NENEHATUN YAYIN KURULU
NENEHATUN YAYIN KURULU

NENEHATUN YAYIN KURULU

Yazarın Haberleri
İbadet İmanı Diri Tutar

13 Ağustos Pazartesi günü İKRA Derneği Nenehatun Temsilciliğinde sohbetimizin konuk hocası İsmail Allahverdi idi. Hocamız sohbetine Peygamber Efendimizi anlatarak güzelleştiremeyeceğimizi ancak onun bizim sözleri güzelleştirdiğini söyleyerek başladı. Daha sonra hocamız “Efendimiz dinimizin yayılması için büyük mücadeleler vermiştir. Onun sureti, kendisi ve içinde bulunduğu her şey güzeldir. Onu ne kadar anlatsak azdır. Allah Ayeti Kerime de “Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e (çokça) salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56) bize bunu emrediyor. Bizimde sürekli Efendimize salavat getirmeliyiz.” Hocamız Peygamber Efendimiz için söylediği bu sözlerden sonra Kâinattan söz etti. “Allah’ın büyüklüğünü ve varlığının tarif etmek için kâinata bakmak yeterlidir. Kâinat Allah’ın varlığını haykırır. Okuyan gözler, duyan kulaklar, tefekkür eden kalpler için kâinat Allah’ın varlığından haber veriyor. Kâinatı okumakta bir öz veri istiyor. Kur’an Kerim’de Allah bize birçok ayette kâinata dikkat çekiyor. Yıldızlara, güneşe, yağmura, bitki âlemine ve hayvanlardan örnekler veriyor. Gören gözler kâinatta Allah’ı görüyor. İnsan bunlara bakarak Allah’a gider. Kâinat bizi Allah’a ulaştırır.” İbadetlerin öneminden de bahseden hocamız katılımcılara son olarak şunları söyledi. “İbadet konusu çok önemlidir. İnsanın imanını ibadetler diri tutar. İbadetlerimizde hassas davranmalıyız. Özellikle namazlarımızı ihmal etmeyelim. Namaz konusunda sürekli vakit bulamamaktan şikâyet ediyoruz. Oysa bu geçerli bir mazeret değildir. Nefsimiz için birçok şeye vakit bulabiliyorsak namaz içinde buluruz. Dinimiz ibadetler konusunda diğer dinlerden çok ayrı bir yere sahiptir. Hristiyanlıkta olsun Yahudilikte olsun ya da diğer batıl dinlerde olsun ibadetler sadece belli mekânlarda yapılıyor. Oysa bizim dinimizde durum çok farklıdır. Temiz olan her yerde rahatça ibadetimizi yerine getirebiliriz. Böyle bir kolaylık varken ibadetlerimizi aksatmak Müslümanlara yakışmayan bir davranıştır.”

Sohbetin ardından hocamız katılımcıların kendisine yönelttiği soruları çay eşliğinde cevapladı. Sizlerde pazartesi akşamları saat 21.0-21.30 da sohbetlerimize katılabilirsiniz.

 

15 Temmuz, İKRA Derneği, Kitap Okumak, Ömer AKTOPRAK

16 Temmuz Pazartesi akşamı Nene Hatun Temsilciliğimiz’de sohbetimizin konuk hocası Ömer AKTOPRAK idi.

İnsan her zaman rahat bir hayat yaşayamaz. Kimi zaman sıkıntılar ve zorluklarla karşılaşır. Bu durumlar da Allah’a dayanmalı ve sabretmeli. Peygamber Efendimiz ve sahabeler hep böyle yapmıştır. AKTOPRAK bunları söyledikten sonra Bakara 214. Ayetini mealen okudu.  “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” Ayetini okuduktan sonra “ Her peygamber sıkıntı çekmiştir. Onlar sıkıntılarında Allah’a sığındılar. Üzerlerine düşen vazifeleri yerine getirdiler ve sonunda zafere ulaşmışlardır. Allah’ın yardımı geldiği zaman bütün kapılar açılır. Bedir Savaşını hatırlayın 300 sahabe kendilerinden sayı ve silah gücü bakımından güçlü olan müşriklerle karşılaştıklarında hiç korkmadılar. Allah’a tevekkül edip savaştılar ve zaferle çıktılar. Sayının çok olması onları korkutmamıştı. Biliyorlardı ki Allah’a dayanan insan en güçlü insandı.” Daha sonra 15 Temmuz olaylarına değinen AKTOPRAK “15 Temmuz Allah’a dayanmanın, tevekkül etmenin günümüzde en güzel örneğiydi. İdarecilerimizin güçlü iradesi, milletimizin iradesi ile birlikte şer odaklarına karşı güzel neticelere vesile oldu. O gece sokağa çıkanlar, tankın önüne yatanlar Allah’a dayandılar ve Allah’ın zafer müjdesine nail oldular. Bu millet hep mazlumların yanında durdu, zalimlere karşı boyun eğmedi ve Allah 15 Temmuz gecesi bunu zafer ile mükâfatlandırdı.”

Sohbetimizin ardından katılımcılarla muhabbetimiz çay eşliğinde devam etti. Hocamızın sıcak sohbetinden sonra katılımcılar çay eşliğinde hocamızı soru yağmuruna tuttular. Bu manzara her Pazartesi Akşamı saat 21.00-21.30 arasında Nene Hatun Temsilciliğimiz’de yaşanmakta. Sizler de bize ortak olmak için davetlimizsiniz.

Esma-ül Hüsna, Er-Rahman,İKRA Derneği, Kitap Okumak

9 Temmuz Pazartesi akşamı sohbetimizin konuk hocası Emin ATALAY idi. Bu hafta Emin hocamız ile başlattığımız Esma-ül Hüsna derslerinin ikincisiydi. Hocamız derse başlamadan önce ilk derste işlediği “Allah” isminin özetini yaptı. Daha sonra Esma-ül Hüsnada ikinci sırada gelen “Er-Rahman” ismini anlatmaya başladı.

Özetle Hocamız, “Rahman ismi dünyada ayrım yapmaksızın bütün insanlara rabbimizin merhamet etmesi ve şefkat göstermesidir. Allah’ın ikinci ismidir. Besmelede Allahtan sonra Rahman ismi gelir. Araplar Allah’ın bu ismi için “Evet Allah’ın rahmeti boldur ama sürekli değildir” demişlerdir. Peygamber Efendimiz “onun rahmeti süreklidir çünkü o aynı zamanda Rahim’dir” demiştir. Rahman ismi ile dünya da insanlara ayrım gözetmeksizin herkese merhamet eden rabbimiz mahşerde Rahim ismi ile sadece iman etmişlere merhamet edecektir. Rahman ismi dünya ile sınırlı iken Rahim ismi ebedidir. Toplum da yanlış olan bir algı vardır. Herkes Allah’ın bir planı vardır der bu yanlıştır Allah’ın bir planı olmaz Allah’ın bir hesabı var denilmelidir.”

Hocamız daha sonra ibadetler konusunda da katılımcılara şu öğütlerde bulundu. “Dünya da kaldığımız sürece biz Rahmanda ne alabiliriz. Biz nasıl Rahmandan olabiliriz diye düşünmeliyiz. İbadetlerimizi Rahman için yapmalıyız. Hastalıklarımız da, çaresizliklerimizde Rahman olan Allah’a el açıp tecelli istemeliyiz. Ufak ağrılarımız bile güzeldir. Bu bize Allah’ın bir merhametidir. Düşünsenize bu ağrılar olmazsa hastalıklarımızdan haberdar olup tedavi olmayız ve bu ölümcül hastalıklara dönebilir. Rahman olan Allah her şeyi hakkı ile bilir.” Son olarak hocamız katılımcılara sohbetlere devam etmeleri hususunda tavsiyelerde bulundu.

Sohbet sonrasında katılımcılarımıza çay ve kek ikramımız oldu. Sohbetimiz Pazartesi akşamları saat 21.00-21.30 aralığında yapılmaktadır. Sizi ve sevdiklerinizi Pazartesi akşamları aramızda görmekten mutluluk duyarız.

Sekülerizm, Dünyevileşme, Mehmet Torun, İkra, İkra Derneği, Kitap, Kitap Okuma

2 Temmuz Pazartesi akşamı Nene Hatun Temsilciliğimizin konuk hocası Mehmet TORUN idi. Torun sohbetine derneğimize ve kurucularına hayır dualarda bulunarak başladı. Katılımcılara “buralar sizin için güzel bir nimet bu ve buna benzer mescitlerde bulunmak için birbirinizle yarışın. İnsanları bu mescitlere davet ederek onlarında buralardan nasiplenmesini sağlayın” öğüdünde bulunduktan sonra sohbetine başladı.

Torun Hoca’nın sohbet konusu dünyevileşme idi. Modern dünya ile birlikte insanların seküler bir hale gelerek ahireti gündeminden çıkardığına dem vurarak “insanlar dünyevileşiyor. İman nimeti gibi yüce bir aşktan mahrum kalıyor. Saygı duyulsa bile ibadetler hayatlarından çıkarılıyor. Bir insan ezana saygı duyuyor ama namaza gelince kılmıyor. Efendimizin ismi geçince eller kalbe gidiyor ama hiçbir sünneti uygulanmıyor. Bunlar yapılmayınca da insanlar hayatlarından tatmin olmuyor. Kalpleri sürekli tatminsiz.” Torun Hoca bunları söyledikten sonra bunun nedenlerini gittiği Suriye Şam üniversitesinde gördükleriyle irdeleyerek sohbetine şöyle devam etti. “Bu hale gelmemizin sebebi İslam’ın bize bir miras olarak kalmasındandır. İslam’ı sonradan öğrenen insanlar bizden daha güzel yaşıyorlar, araştırmalar yapıyorlar tek vakitlerini ziyan etmiyorlar. Bundan yıllar önce Şam da bir üniversitede 120 ülkeden gelmiş, sonradan Müslüman olan öğrencilerle tanıştım. Hepsinin İslam’ı çok güzel yaşadığını ve araştırdığını gördüm. Her günleri Kur’an-ı Kerim okumak ve onu anlamaya çalışmakla geçiyor. Bizim de İslam’ı bu şekilde yaşamamız gerekiyor.” Torun Hoca söylediklerine ek olarak, katılımcıları son zamanlarda medya ve sosyal medya da ahkâm kesen hocalara karşı dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyardı. Çünkü bu hocaların insanların itikatlarını bozmak için uğraştıklarını ve başka bir gayelerinin olmadığına dikkat çekti.

Sohbetimizin ardından katılımcılarımıza, sıcak olan havanın bunaltısından biraz olsun rahatlamaları için soğuk meyve suyu ve kek ikram edildi. Sohbetimize her pazartesi akşamı saat 21.00-21.30 arası sevdiklerinizle birlikte davetlisiniz.

#KRA Derneği Nenehatun Temsilciliği olarak salı akşamı, derneğimizde ayda bir sohbet veren Ömer AKTO...

İKRA Derneği Nenehatun Temsilciliği olarak salı akşamı, derneğimizde ayda bir sohbet veren Ömer AKTOPRAK  hocamızı, kurucusu olduğu İNSAFDER derneğinde ziyarette bulunduk. Ziyaretimize Nenehatun Temsilciliği Başkanı Hamdi BAKIN, Eğitim Birimi Başkanı Cengiz BOZTEPE, Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Feyyaz KALKAN ve Nenehatun Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan ULUÇ ve Yunus ÇETİNKAYA katıldılar. Burada hocamızın sohbetine iştirak ettik. Sohbet sonrasında çay ve tatlı ikramında bulunan hocamız, kurduğu dernek ve burada yaptığı çalışmalar hakkında bize bilgi verdi. Hocamıza çalışmalarında başarılar diledikten sonra önümüzdeki hafta pazartesi günü derneğimizde sohbet vermesi için davet ettik. Kendisi davetimize iştirak edeceğini söyledi. Pazartesi akşamı saat 21.00-21.30 arası hocamızın hoş sohbetinden istifade etmek için sizleri derneğimize bekleriz.

 

#Pazartesi akşamı Nenehatun temsilciliğimizde yapılan sohbetimizin konuk hocası İlhan ULUÇ'tu. Hocam...

Pazartesi akşamı Nenehatun temsilciliğimizde yapılan sohbetimizin konuk hocası İlhan ULUÇ'tu. Hocamız sohbetinde bizlere sohbetin öneminden bahsetti. Sohbetin din hayatımızda çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen hocamız sohbetine özetle şöyle devam etti. "Sohbet peygamberler mesleğidir. Adem(as) dan Peygamber Efendimiz'e(sav) kadar Allah'ı tebliğ sohbetlerle yapılmış ve bu günümüze kadar süre gelmiştir. Siyer kitaplarında okuduğumuzda göreceğiz ki, müslümanlar belli bir sayıya erişince Erkam'ın(ra) evinde toplanıp sohbetler yapardı. Sohbetlerden sonra sahabeler Efendimizden(sav) öğrendiklerini diğer insanlara anlatmak için birey ya da gruplara sohbetler verir, Allah'ı ve O'nun elçisini anlatarak insanları İslam dinine davet ederlerdi. Günümüzde de bu böyledir. Bizlerde dinimizi ilk etapta sohbetlerde duyup öğrendik. Ardından öğrendiklerimizi pekiştirmek için kitaplar okuduk. Kendimiz ve toplum için sohbetlere gereken ehmiyeti verelim ve sohbet halkalarımızı terk etmeyelim. Sohbetlere gelirken çevremizdeki insanları da davet edelim. Onlarında bu imkanlardan faydalanmasını sağlayalım" dedi. Hocamız sohbetini dua ile bitirdi. Sohbetimizin ardından misafirlerimize ikramda bulunuldu. Sizleri de pazartesi akşamları saat 21.00-21.30 arası derneğimize bekleriz.

 

Camileri ziyaret ve imamlarla istişare programı

22.10. 2017 pazar sabahı İKRA Derneği olarak (Camileri ziyaret ve imamlarla istişare programı) çerçevesinde Esenler Nenehatun Camii ni ziyaret ettik. Ziyaretimizde İkra Derneği Genel Başkanı Mehmet ÇELİK, İkra Genel Merkez Eğitim Başkanı İlhan ULUÇ, İkra Nenehatun Şube Başkanı Hamdi BAKIN ve Nenehatun Eğitim sorumlusu Cengiz BOZTEPE katıldı. Sabah namazından sonra Nenehatun camii imamı Zeki ÖNER ve  Müezzini Selim BATUR hocalarımızla tanıştık. Tanışma faslından sonra Genel Başkanımız Mehmet ÇELİK derneğimizin faaliyetlerini anlattılar sonrasında da beraber nasıl çalışmalar yapabiliriz ümmete nasıl faydamız dokunur diye istişare yaptık. Rabbimiz bu ziyaretlerin ve istişarelerin neticesini hayr eylesin Ümmete faydalı işler ile neticelendirsin.

Nenehatun Temsilciliğimizde bu hafta yapılan sohbetimizin konuk hocası, kurucu başkanımız Emin ATALA...

Nenehatun Temsilciliğimizde bu hafta yapılan sohbetimizin konuk hocası, kurucu başkanımız Emin ATALAY hocamızdı. Hocamız sohbetinde Tebük Gazvesi'ne  katılmak istediği halde katılamayan Hz. Kâ’b’ı ve onun tövebesini anlattı. 

"Hz. Kâ’b’ın hâli vakti yerindeydi. Tebük Gazvesi’ne gidilecekti. Daha önceki gazalarda gidilecek yeri hiç söylemeyen Peygamber Efendimiz (a.s.m.), bu defa Müslümanları topladı ve Tebük’e sefer yapılacağını haber verdi. Mevsim sıcak­tı ve meyveler olgunlaşmıştı. Herkes hummalı bir şekilde sefere hazırlanırken Hz. Kâ’b, “Hazırlığı ne zaman olsa yapabilirim!” diyerek kendi işleriyle oyalan­dı. Öyle ki, Peygamber (a.s.m.) yola çıktığı zaman Kâ’b’ın hiçbir hazırlığı yok­tu. Hemen hazırlanmak üzere evinden çıktı, ama hiçbir şey yapamadan döndü. Kendisi bunu şöyle anlatır:

“Yola çıkıp arkalarından yetişmeyi düşündüm. Keşke yapmış olsaydım! Fa­kat bu da mümkün olmadı. Re­sû­lul­lah (a.s.m.) bu gazaya gittikten sonra insan­lar arasına çıktığımda kendime arkadaş olarak ancak münafıklık damgası vu­rulmuş kimseleri yahut Allah’ın mazur gördüğü âcizleri görmem beni keder­lendirdi…”

Tebük’e varıncaya kadar onun ismini anmayan Hz. Peygamber, orada Kâ’b’ın ne yaptığını sordu. Müslümanlardan biri, “Elbiselerine ve boyuna bakıp gurur­lanması onu cihat yolundan alıkoydu!” deyince, Ashâb’dan Muâz bin Cebel he­men müdahale ederek Kâ’b hakkında iyilikten başka bir şey bilmediklerini söy­ledi. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber sükût etti.

Sefer sona erip de Müslümanlar Medine’ye doğru harekete geçince, Kâ’b’ı müthiş bir endişe ve telaş kapladı. Re­sû­lul­lah dönünce ona ne diyeceğini düşü­nüyordu. Bu arada aklına birçok mazeret geliyor, ama o Re­sû­lul­lah’a yalan söylemeyi nefsine yediremiyordu. Nitekim “Re­sû­lul­lah’ın Medine’ye geldiği” ha­beri ulaşınca Kâ’b doğruca Peygamberimizin huzuruna gidip ona hakikati oldu­ğu gibi söylemeye karar verdi. Yanına vardığında selam verdi. Re­sû­lul­lah dargın kimseler gibi acı bir tebessümle ona, niçin gazadan geri kaldığını sordu. Kâ’b şu cevabı verdi:

“Yâ Re­sû­lal­lah! Allah’a yemin ederim ki, sizden başkası, yani ehl-i dünyadan birisi­nin yanında bulunsaydım, özür beyan ederek onun gazabından kurtulabi­leceğimi zan­nederdim. Zira söz söylemesini bilirim. Vallahi biliyorum ki, bu­gün yalan söyleyip sizi memnun etsem de Allah sizi bana gücendirebilir! Eğer doğrusunu söylersem siz bana kızacaksınız; lakin ben doğruyu söylemekle Al­lah’tan hayırlı netice beklerim. Yemin ederim ki, gazadan geri kalmam için hiç­bir özrüm yoktu. Hiçbir zaman, sizden ayrılıp kaldığım zamandakinden daha kuvvetli ve zengin değildim.”

Hâlbuki Kâ’b’ın gözleri önünde 80 kadar kişi yalan mazeretlerle Pey­gamberimizin huzuruna çıkmışlar, Peygamberimiz de bunların bu mazeretleri­ni kabul ederek onlar hakkında istiğfar etmiş ve kalplerinde yatan niyeti Allah’a havale etmişti. Fakat Kâ’b, Allah ve Resûl’ü huzurunda doğruluktan ayrılma­dı.

 Bu cevaptan sonra Re­sû­lul­lah ona, Allah’ın hükmü vahyedilinceye kadar bek­le­me­sini söyledi. Onunla birlikte iki sahabiye daha aynı şey söylenmişti. Bu zatların hâlleri etrafa yayılınca, herkes onlara yabancı gibi davranmaya başladı. Diğer iki sahabi evlerine kapanmayı tercih ederken, Kâ’b cemaatle namazlara iştirak etti, çarşıları dolaştı. Ama hiç kimse onunla konuşmuyordu. Re­sû­lul­lah’a yakın yerlerde oturmaya dikkat ediyor ve bu esnada onun çehresine bakmaya çalışıyordu. Ama her defasında Peygamberimiz ondan yüzünü çeviriyordu. Bu hâlden iyice bunalan Kâ’b, amca oğlu Ebû Ka­tâde’ye gitti ve ona, “Ebû Katâde! Allah için soruyorum: Allah’ı ve Resûlünü ne kadar sevdiğimi biliyor musun?” diye sordu. Cevap alamadı. Birkaç defa daha sordu. Ebû Katâde kısa cevap ver­di: “Allah ve Resûl’ü daha iyi bilir.” Bunun üzerine Kâ’b mahzun bir şekilde, gözyaşları içinde oradan ayrıldı.

Günler geçti, haftalar birbirini kovaladı. Kimse kendisiyle bir tek kelime ko­nuş­muyor, Kâ’b işin nereye varacağını bilemiyordu. Bu arada, Kâ’b’ın imtihanı­nı daha da çetinleştiren bir hadise ortaya çıktı: Kâ’b 50 gün devam eden bu ıstırap verici bekleyiş devresinde Gassan’daki Kıptî liderlerinden bir mektup aldı. Mektupta şöyle deniyordu.

“Efendinizin size uygunsuz muamelede bulunduğunu duydum. Allah sizi, hu­kukun çiğnendiği ve kıymetin bilinmediği bir yerde bırakmasın. Yanımıza ge­lin, size ikramlarda bulunuruz.”

Bir tarafta haftalardır yüzüne bakmayan bir Peygamber ve kendisiyle konuş­mak tenezzülünde bile bulunmayan arkadaşları, diğer bir tarafta da izzet, ikram ve haşmet teklif eden bir davet vardı. Düşman, Kâ’b’ın bu zayıf ânını değerlen­dirmek istiyordu. Böyle sıkıntılı bir zamanda böyle cazip bir teklife kim hayır diyebilirdi? Fakat Kâ’b tereddütsüz, Re­sû­lul­lah’ı tercih etti. Ve Kıptî liderinin mektubunu yırtıp attı.

Tam bu esnada, Kâ’b’ın durumunu daha da zorlaştıran bir emir daha geldi: Peygamberimizin gönderdiği bir elçi ona, zevcesinden uzak durmasının istendi­ğini haber veriyordu. Kâ’b hanımını boşamayacak, ama ondan ayrı yaşayacak­tı.

Çile biteceğine daha da şiddetleniyordu. Aynı emir diğer üç sahabeye de gönderilmişti. Fakat bu emir de Kâ’b ve arkadaşlarının Re­sû­lul­lah’a bağlılığı­nı sarsmadı. İşledikleri hatanın pişmanlığı içinde bütün ruhlarıyla Allah’a yal­varıp istiğfar ediyorlardı. Ama müminler cemaatinden ayrılmak, Allah ve Resülünü terk etmek akıllarından bile geçmiyordu. İmanları böyle bir davranışa müsaade etmiyordu. Bundan sonrasını Kâ’b Hazretleri şöyle anlatır:

“Ahalinin bizimle konuşmalarının yasaklandığı günden 50 gece sonrasında, gecenin sabahında sabah namazını kıldım. Ruhum çok sıkılmış ve bulunduğum yere sığamaz bir vaziyette oturuyordum. Âdeta yerle gök arasında sıkışmış ve gidecek hiçbir yeri kalmamış gibiydim. Tam bu esnada bir ses işittim: ‘Ey Mâlik’in oğlu Kâ’b, müjde, müjde!’ Kurtuluş günü gelmişti. Hemen secdeye ka­pandım.”

Hocamız bize bu hadiseyi naklettikten sonra çıkarmamız gereken dersleri şöyle dile getirdi.

"Müslüman her zaman doğruluk üzerine olmalı ve  Peygamber Efendimize(sav) koşullusuz itaat etmeli."

Son olarak, hocamız kitap okumaya başlamamış katılımcılarımızın, kitap okumaya başlamasını dile getirerek sohbetine son verdi. Sohbetimizin ardından misafirlerimize çay ve kek ikramı yapıldı. 

Her Pazartesi 21.00-21.30 arasında icra edilen ve devamında çay eşliğinde yapılan muhabbetle dostlukların tazelendiği sohbetlerimize sizlerin de bulunması bizi memnun, sizi bilgi sahibi yapacaktır.

 

 

 

 

“Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.”

BİR HADİS BİR ÖĞÜT

Nenehatun Temsilciliğimizde pazartesi akşamları yaptığımız sohbetimizin bu hafta ki konuk hocası, Mehmet Torun Hocamız idi. Hocamız dersinde, 

“Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden melekleri vardır. Bunlar Cenâb-ı Hakk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine“Gelin! Aradıklarınız burada!” diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara:

“Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler:

 Sübhânallah diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan  tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. Konuşma şöyle devam eder:

- “Peki onlar beni gördüler mi ki?”

- Hayır, vallahi seni görmediler.

“Beni görselerdi ne yaparlardı?”

- Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi. 

“Kullarım benden ne istiyorlar?”

- Cennet istiyorlar.

“Cenneti görmüşler mi?”

- Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.

“Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”

- Şayet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.

Bunlar Allah’a neden sığınıyorlar?”

- Cehennemden sığınıyorlar.

“Peki cehennemi gördüler mi?”

- Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.

“Ya görseler ne yaparlardı?”

- Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.

Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine:

“Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden kullarımı bağışladım” buyurur. Meleklerden biri:

- Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.” Hadisini işleyerek öğütler verdi. hocamız son olarak şunları söyledi. "Allah'ın melekleri, Allah'ın adının zikredildiği meclisleri aramakla meşgul olurken, bu nimetten faydalanmak ve kurtuluşa ermek isteyenlere düşen görev, zikir meclislerinde sıklıkla bulunmaya gayret etmek olmalıdır."  Sohbetimizden sonra misafirlerimize çay ikram edilerek sıcak muhabbetler edildi. Tüm dostlarımızı pazartesi günü 21:00-21:30 saatleri arasında derneğimize bekliyoruz...

Kayıt Ol



Üye Girişi