İBNÜ’L-ESÎR « Yazarlarımızın Yazıları
İBNÜ’L-ESÎR

İBNÜ’L-ESÎR

Yazar: Feyyaz Kalkan
14 Temmuz 2020
690

İsmi tam olarak “İzzüddîn Ebu’l Hasen Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed b. Muhammed b. Abdulkerim b. Abdulvahid eş-Şeybânî el-Cezerî” olan İbnü’l Esir, 12 Mayıs 1160 yılında Cizre’de doğdu. Burada doğduğu için İbnü’l-Esir el-Cezeri olarak bilinir ve İzzüddin lakabıyla anılır.

            Eğitim hayatına babasının yöneticisi olduğu ve doğduğu Cizre’de başladı. O dönemde şehrin eğitim ve kültür merkezi olması kendisini iyi derecede yetiştirmesini sağladı. Şehirde bulunan medreseler dışında sürekli dışarıdan buraya gelen âlimlerden de istifade ederek eğitimini ileri bir seviyeye getirdi. Kendisini Cizre’de bulunduğu süre zarfında çok iyi yetiştirmesine rağmen kaynaklarda bu döneme ait eğitim aldığı hocalar hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Belli vakitlerde devletin ve eğitimin merkezi konumunda bulunan Musul’a gelerek belli başlı hocalardan ders aldığı da bazı kaynaklarda geçmektedir. 21 yaşına geldiğinde hac vazifesini yerine getirmek için hacca gitti. Burada bazı âlimlerle tanışarak onlardan hadis dersleri aldı. Hadis dersleri ilgisini çektiği için hac dönüşü Bağdat’a gelerek Şafii fakihi Şeyh Ebü’l Kasım Yaiş’den ve dönemin diğer büyük âlimlerinden hadis dersleri aldı.

            Bağdat’ta hadis dersleri eğitimini tamamladıktan sonra tekrar Cizre’ye döndü. 24 yaşındayken burada çıkan siyasi olaylar yüzünden ailesi ile birlikte Musul’a göç etti. Daha önce eğitimi için ara ara geldiği Musul’a yerleşmiş olmaları kendisini geliştirmesi açısından iyi bir fırsat olacağından bu olay onu sevindirmiştir. Musul’da hadis alanında uzman olan Ebü’l-Fazl Abdullah et-Tusi’den hadis dersleri almaya devam etmiştir.

            Eğitim hayatını tamamladıktan sonra, ilim hayatına verdiği önem ve kendisini çok iyi yetiştirmesi dönemin idarecileri tarafından fark edilir ve onu bir devlet adamı yapar. İlk iş olarak Musul Atabeyi’nin elçisi olarak görev yapar. Görevi gereği gittiği Bağdat’ta Abdülmün’im b. Küleyb,  Abdülvehhab b. Sükeyne gibi âlimlerle tanıştı. Bu âlimlerin yanında Bağdat Kütüphanesinden istifade ederek kıymetli eserleri okuma fırsatını elde etti. Elçi olarak görev aldığı süre boyunca İslam dünyasının Şam, Kudüs gibi önemli birçok şehrini gezdi. Şam ve Kudüs’te önemli fakih, kura, muhaddis, dil ve belagat âlimlerinden dersler aldı.

            İbnü’l Esir hayatı boyunca ilimle meşgul olmasının yanında İslam ordusunun haçlılara karşı seferlerinde de yer aldı. Kudüs’ün Fethi dışında Selahaddin Eyyubi’nin seferlerinin neredeyse tamamına katıldı. Bu seferlerde gördüğü ve yaşadığı olayları “El-Kamil Fit-Tarih” eserinde kaleme aldı. Bu eser ayrıca İbnü’l Esir’e Ortaçağ’ın en büyük ve güvenilir İslam tarihçilerinden olma vasfını kazandırmıştır. Dünya da birçok tarihçi İslam tarihini anlatırken “El-Kamil Fit-Tarih” eserini kaynak kitap olarak kullanırlar.

İbnü’l Esir hadis, edebiyat ve belagat ilimlerinde iyi derecede bilgi sahibi olmasına rağmen tarih ilminde derinleşmiş ve en önemli eseri olan “El-Kamil Fit-Tarih” kitabında tarihi konu edinmiştir. Ona göre tarih, ibret alınması gereken olaylar bütünüdür. İdarecilerin mutlaka tarihten istifade ederek toplumları idare etmesi gerektiğini söylemiştir. “El-Kamil Fit-Tarih” eserinde “Tarih sadece yöneticilere değil bütün insanlara hitap eder. İnsanoğlu tarihi olayları okuyarak orada meydana gelen olaylardan ibret almalı, kendisine pay çıkarmalıdır. Çünkü tarih iyi ve kötü yönleriyle tekerrür eden bir dersten ibarettir.” der.

İbnül’Esir’in El-Kamil Fit-Tarih dışında, Et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atâbekiyye, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, El-Lübâb fî Tehzîbi’l-Ensâb adında üç tane daha önemli eseri vardır.

            İbn’ül Esir ömrünün son demlerini Musul’da geçirmiş ve burada sadece hadis ilmiyle meşgul olmuştur. Hadis alanında birçok talebe yetiştirmiştir. Sahabe biyografilerini yazdığı “Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe” eserini bu dönemde kaleme almıştır. Ömrünü ilim öğrenmeye ve öğretmeye vakfederek geçiren İbn’ül Esir takvim yaprakları 6 Haziran 1233 yılını gösterdiğinde vefat eder ve Musul’a defnedilir. Kabrinin üzerinde 1939 yılında yaptırılan bir türbe bulunmaktadır.