İNSAN ÇEVRESİNİ NEDEN KİRLETİR ? « Yazarlarımızın Yazıları
İNSAN ÇEVRESİNİ NEDEN KİRLETİR ?

İNSAN ÇEVRESİNİ NEDEN KİRLETİR ?

Yazar: Mehmet Çelik
02 Kasım 2018
1467

İman temizlik işidir. İman içini, şirk, isyan, küfür ve kişiyi Allah katında küçük düşürücü her türlü manevi kirlerden temizlemekle beraber dışını da ibadete mani olan her türlü maddi kirlerden temizlemektir. Kısaca içini HAKK için dışını da halk için temiz tutmaktır.

“Şüphesiz Allah temizlenenleri sever” buyurmaktadır, Yüce Rabbimiz. Peygamberimize nazil olan ilk surelerden Müddessir süresinde; Allah’ın varlığını, birliğini, yöneticiliğini tebliğ edecek olan kişinin elbisesinin de temiz olmasını istemiştir. “Elbiseni temiz tut”. Öyleyse Müslüman, iç dünyasının temizliğini mutlaka dış dünyasında da yerine getirmekle mükelleftir.

İslam medeniyetinde su ve temizlik konusu da diğer konular gibi Müslüman hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır. Ancak dünya üzerinde Müslüman coğrafyaya baktığımızda teori ile pratik hayat arasında çok ciddi tezatlar görmekteyiz. Elbette bu tezatları meydana getiren dış etkenler ve etmenler dikkate alınmalıdır. Lakin şahıs ve toplum temelinde de bir takım ciddi hatalar ve düzeltilmesi gereken çok çeşitli davranış tarzları mevcuttur. Bunlardan birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz.

1- Bizim ve bizim olmayan anlayışı: Bireysel anlamda her gün en az beş defa beden temizliği yapan (abdest) Müslümanlar, ibadet edecek sınırlı mekanlarını da (ev, cami, mescid) temizlerken, sokak, bahçe, cadde, orman, piknik alanlarını çok rahat bir şekilde kirletmektedir. Bunu yaparken de vicdanen bir rahatsızlık duymamaktadır. Zira bu anlayışa göre o alanlar onun değil, başkasınındır. “Başkasına ait olanı kirletmekte bir beis yoktur”. Bu öğretilmiş yanlış davranışı güzel örnek ve devamını sağlayıcı eylemlerle düzeltmek gerekmektedir.

2-Çevre anlayışındaki yanlışlık: Müslüman bireyler “Çevre” anlayışını yalnızca kendi grup ya da cemaatlerinin yaşadıkları yer olarak algılamaktadırlar. Oysa okudukları Kur’ân ve önderleri Hz. Peygamber Efendimiz; bu anlayışı genişletmiş ve tüm yeryüzünün Müslümanlar için bir çevre olduğunu vurgulamıştır. “Biz seni bütün insanlığa peygamber olarak gönderdik” derken Allah (c.c.) insanın yaşadığı tüm alanları Müslümanlara hedef olarak belirlemiştir. Aynı şekilde Peygamberimiz; “Yeryüzü bana mescid ve temiz kılındı” buyurarak tüm çevrenin temizliğine dikkatimizi çekmiştir. Bu ve benzeri uyarıları dikkate alarak Müslümanın çevre anlayışını yeniden ele almalı ve yanlışları düzeltmeliyiz.

3-Tam şehirleşememenin etkileri: İslam şehirlere gelmiştir. İnsanların birbirleri ile münasebetlerini en üst düzeye çıkarmak için normlar koymuştur. Şehir dışında yaşamanın getirdiği rahatlık ve “kısmen sorumsuzluk” anlayışının şehirlerde asla olmayacağının hem altını çizmiş hem de bir kısmı Hucurat Suresinde örneklenmiş olan olumsuz misallerle insanlığa ders vermiştir. Mesela; şehir hayatında bağıra çağıra konuşmanın yanlışlığı üzerinde durulmuş ve lakap takmanın kötülüğü vurgulanmıştır. İnsanlık ailesinin aynı anne babadan geldiği hatırlatılarak tüm insanlığın kardeşliği üzerinde durulmuştur. Öyleyse dünya

üzerindeki kardeşlerimizin yaşadıkları mekânların da temizliği ve güvenliği imanları ve ibadetleri kadar önemlidir.

4-Helal-Haram iletişimi ile Temiz-Pis ilişkisinin doğru kurulamaması: Bir şeyin helal olması başka temiz ya da kirli oluşu başkadır. Helal olan bir şey temiz olmayabilir. Kirlenmiş olur ve temizlenmesi gerekir. Kur’ân-ı Kerim “halâlen tayyiben” buyurmaktadır. Hem helal hem temiz olmalıdır. Özellikle yerel dinlere mensup iken Müslüman olan kardeşlerimizin yaşadıkları coğrafyada bu doğru iletişimin kurulamadığını bizzat gözlerimizle görmüştük. Bir kurban bayramında hayvanın etleri ile temizlenmeden işkembesinin parçalanarak karıştırıldığını görünce, neden böyle yapıldı sorusuna pis olan işkembeyi kastederek “bunun yenmesi helal değil mi?” Onun için birbirine karıştırdık cevabını vermişti.

5-“Dünyada yalnızca biz yaşıyoruz” fikrinin yanlış tezahürü: Allah (c.c.) yeryüzünü insanla beraber diğer canlılara da mekân yapmıştır. Yani insanoğlu bu dünyada yalnız değildir. Onun için çevremizde yaşayan canlıların da bu tabiattan alacakları vardır. Onların da sağlıklı ve düzenli beslenme hakları mevcuttur. Karada ve denizde insan eliyle yapılıp haberlere de konu olan “Çevreyi ne kadar kirlettiğimize” dair örneklere bakıldığında insanlık ailesi olarak sınıfta kaldığımızın fotoğrafı bize gösterilmektedir. İnsanoğlu kendi eliyle kendini zehirlemektedir. Üstelik bunu bilerek yapmaktadır. Çünkü zarar henüz kendisine dokunmamıştır.

6-“Boş ver bir şey olmaz” hastalığı; bu hastalığa az ya da çok hepimizin ortak olması. Sigaranın sağlığa zararları çeşitli resimlerle paket üzerinde nasıl gösteriliyorsa tabiata verilen zararlarda aynı şekilde çeşitli resimlerle insanlık ailesine kamu spotu olarak gösterilmeli ve “bir şey olmaz” denilerek yapılan yanlışların nelere mal olduğu hatırlatılmalıdır.

7-“Daha önemli işler var” aldatmacasına kapılmak. “Her taş yerinde ağırdır.” diye bir atasözümüz vardır. Yani her eylem yerine göre en önemli iştir. O nedenle “küçük iş” yoktur. Her iş büyüktür.

8-Yanlış geleneğin ısrarla devam ettirilmesi. Dünyaya gelen her çocuk tertemiz olarak doğar. Hem madden hem manen yaklaşık bir yaşına kadar hem gözlerinden hem de kulaklarından beslenir. Hiç konuşmaz. Hep gözlem yapar. Bir yaşından sonra ne ile ve hangi sözlerle beslenmişse onları teker teker vermeye başlar. Aynen diğer davranışları da geleneksel olarak alır. Temizlik konusu da her anlamıyla yeni nesle büyükler tarafından öğretilir. Bizler yeni neslin öğretmenleri olarak yanlış, eksik ve hatalı gördüğümüz geleneksel davranışlarımızı yeni nesle ısrarla ve ısrarla öğretmeyeceğiz.

Özetle söylemek gerekirse biz bizden öncekilerin ektiklerini biçiyoruz. Bizden sonrakiler de bizim ektiklerimizi hasat edecekler. İş bizde. Biz temizlik ekersek temizlik, pislik ekersek pislik biçecekler. Karar bizim.