FARKIMIZ NE OLSUN ? « Yazarlarımızın Yazıları
FARKIMIZ NE OLSUN ?

FARKIMIZ NE OLSUN ?

Yazar: Mehmet Çelik
21 Şubat 2019
1242

“Merak” insanın en önemli keşif duygularından biridir. Belki de en önemlisidir. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren bu duygunun yönlendirilmesi ile çevremizi ve çevremizde olan olayları, dikkatle izler, anlamaya çalışırız. Hayatımızın ilk evrelerini hep kendimiz tecrübe ederek anlamlandırırız. Sıcak-soğuk, acı-tatlı, sert-yumuşak, büyük-küçük, aydınlık-karanlık gibi soyut ya da somut kavramları bizzat yaşayarak zihin dünyamıza yerleştiririz. Çünkü o dönemde konuşma özelliğimiz olmadığından (istisnalar hariç), göz, kulak, dokunma ve tatma duyularımızla hep alma pozisyonundayızdır. İnsanoğlu olarak hayatımızın ilk dönemlerinde her taraftan karşılıksız yardım görürüz. Lakin biraz büyük, etkin ve etkileyici durumuna geldiğimizde çevremizden alacaklarımız konusunda çaba sarf etmek ve çalışmak zorunluluğumuz başlar. Zira artık “ben” demeye başlamışızdır. “Ben” varsa “sen” de vardır. Bu durum taraf olmayı ve taraf tutmayı gerektirir. “Ben” kimim ve “sen” kimsin soruları başlar.

Bu sorular ömür boyu devam eder. Sorulara verilecek “cevaplar” ya bizzat insanın kendi deneyimleri ile verilmiş ya da başkalarının tecrübelerine itimat ederek karşılık bulmuş olacaktır.

Bir insanın ortalama 80 yıllık hayatında, 8 milyar insanın yaşadıklarını tecrübe edemeyeceği açıktır. Bu nedenle başkalarının yaşadıklarını ya bizzat kendilerinden dinleyecektir ya da yazdıklarından. Her insanla birebir görüşmede imkânsız olduğuna göre geriye sadece “kitaplar” kalmaktadır. “Kitap varsa hayat vardır” ifadesi sağlıklı, verimli ve etkili bir yaşam sürmek için olmazsa olmazlardandır.

Bir diğer konu da “hangi kitap?” ya da “kimin kitabı?” mevzusudur. Yanılan, unutan, hastalanan ve şaşıran insandır. Bugün düşündüğünün yarın yanlışlığını ortaya koyan da insandır. Öyleyse yanılgı ve değişimlere açık olan kişiler tarafından ele alınan kitaplara ne kadar güvenilir? İşte tam da bu nokta da yanılmayan, unutmayan, etkilenmeyen, bilgisinde değişim ve gelişim olmadığı için çelişkiler yaşamayan bir varlığın eserine muhtaçtır insanoğlu. O varlık da; insanın kendisi yoğ iken onu insan olarak yaratıp yaşamı süresince neye ihtiyacı varsa çevresini de ona göre dizayn eden ALLAH’tır.

Tarih içerisinde defalarca gönderilen peygamber ve kitaplar; insanoğlunun ferdi, ailevi, toplumsal yaşamını düzenlemek için Allah tarafından lütfedilmiştir.

Her türlü müdahaleden uzak tutulan en son kitap Kur’ân-ı Kerim’dir. İndiği tarihten bu yana her türlü tahrifat girişimine rağmen orijinal halini koruyor olması bunun en büyük şahididir.

Uzaya şehir kurmaya çalışan insandan, ormanlar içerisinde anasından doğduğu gibi çırılçıplak yaşayanına kadar, yaratılmış olduğu özelinden hareketle tüm Âdemoğluna hitap eder bu Kur’ân.

Ormanda orman kanunlarına göre yaşayan hayvanlardan ayrılmak isteyen insanoğlu, kuracağı yeni düzende mutlaka “kitaba” ihtiyaç hissetmiştir ve edecektir. Toplumların tarihinde ki anayasalar ve anayasa niteliğindeki yazıtlar buna birer delildir.

Üçüncü bin yılını yaşamaya başlayan günümüz insanı da yeniden orman kanunlarına dönmek istemiyorsa “kitaba” gelmek zorundadır.

Adalet, iyilik, merhamet, yardımlaşma, cömertlik, liderlik, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, yakın ve uzak akrabaya bakma, sıla-ı rahim yapma ve istişare etme gibi özelliklere sahip olması gereken müslamana düşen en büyük görev, Kitabına (Kur-ân’a ve sünnete) sahip çıkarak kitabıyla, kitapsız veya yanlış kitap sahibi olan insanlara yol göstermektir.

“Bizi iyilere önder (lider, imam) yap, Ya Rabbi” öğretilen bir dua cümlesi ile karşılaşırız. Kur’ân-ı Kerim de bu ayetin iki temel işaret ettiği konu vardır. Birincisi, toplumun iyilerden olması diğeri önderin iyilerden olmasıdır. Her iki durumda kendiliğinden oluşmayacağına göre “kitap” hem lider için hem de toplum için en önemli malzemedir.

Bilginin güç olduğu fakat insanlığa faydadan çok zarar vermek için kullanıldığı günümüzde güç olan bilginin sağlıklı ve verimli kullanılabilmesi ancak sağlıklı ve sahih bilgilerin mündemiç olduğu kitaplar sayesinde mümkündür.

Uzun ya da kısa yolculuklara hazırlanırken bile bedeni ihtiyaçlarımızı karşılamak için, giysiden içeceğe kadar nasıl hazırlık yapıyorsak, hayat yolculuğumuzun da kesintiye uğramaması için “kitaplardan” müteşekkil “bilgi” ve “bilim” hazırlığı yapmak zorundayız. Fırındaki ekmeğe güvenmeyip yanımıza ekmek aldığımız gibi kütüphanemizdeki kitaplara itimat etmekle birlikte mutlaka yanımızda ve yöremizde de kitap bulundurmalıyız.

Alışkanlıklar; başlangıçta zorlandığımız eylemlerin bilinçli bir şekilde tekrardan oluşur. Kitap okuma alışkanlığı da ancak kendimizi zorlayarak başarabileceğimiz konudur.

“…şüphesiz ki bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe ALLAH onların durumunu değiştirmez...”(Rad suresi 11.ayet) Değişim ve dönüşüm ancak kitapla olacaktır ki Allah’da zaten onun için “kitaplar” göndermiştir.

Değişmek, gelişmek, önder ve lider olmak istiyorsak “kitabı” yanımızdan ayırmayacağız. Aksi halde sıradan insanlar olarak hayatımızı tamamlamış oluruz.