EV OKULU « Yazarlarımızın Yazıları
EV OKULU

EV OKULU

25 Ocak 2021
838

İnsanlık tarihinin ilk öğretmenleri anne ve baba, ilk eğitim kurumu da aile ocağıdır desek mübalağa etmiş olmayız. Zira bebekliğinden itibaren hayata dair ilk bilgileri insana öğretenler, anne babalardır. Yemeyi içmeyi, konuşmayı, yürümeyi, temizliği, oturup kalkmayı, “bismillah” demeyi velhasıl hayata dair ilk bilgileri hep anne babamızdan öğreniriz. O zaman diyebiliriz ki anne babalar insanlığın kadim öğretmenleridir. İnsanlık tarihinde hoca, muallim, müderris ve öğretmen gibi eğiticilerin zamanla eğitim ve terbiye rolünü üstlenmiş olmaları anne babaların eğitimci ve öğretici rolünü ortadan kaldırmaz. İnsanlığın başlangıcından sonuna kadar anne babalar her zaman eğitici ve öğretici olarak kalacak ve anne babalık da birer öğretmenlik olarak bilinecektir. Anne babaların eğitimci rollerinin tarihte zaman zaman iniş çıkışlar yaşaması ya da rollerinde değişimlerin yaşanması bu gerçeği değiştirmez.

Modernleşme ile birlikte ailenin yapısında ve rollerinde yaşanan değişim, modern eğitim anlayışı ve okul kurgusu, eğitim-öğretim alanında pek çok yeni durumu da beraberinde getirdi. Sanayileşme ile birlikte şehirleşme oranı arttı, kadın ekonomik hayat içinde daha çok yer almaya başladı. Aile yapısı geleneksel geniş aile yapısından çekirdek aileye doğru evrildi. Bu ve benzeri faktörler ailenin, anne babanın rol ve sorumluluklarını da etkiledi. Artık çalışan annelerin çocukları maaşlı çocuk bakıcılarına teslim edildi, zorunlu eğitim yaygınlaştı ve bununla birlikte eğitimin sadece okulda verilebileceği algısı zihinlere yerleşmeye başladı.

Öte yandan teknolojinin ve internetin hayatımızın önemli bir parçası haline gelmesiyle birlikte insanların bilgiye ulaşmaları çok daha kolaylaştı. Yaşanan bu ve benzeri tüm gelişmeler anne babanın eğiticilik görev ve sorumluluğunu da etkiledi. Kimi anne babalar artık çocuğunun bakımını bakıcıya vermekle ya da çocuğu okula göndermekle sorumluluğunu yerine getirdiğini düşünüyor. Ancak her ne olursa olsun tüm bu durumlar anne babanın çocuğuna karşı en önemli sorumluluğunun onu, ilgi ve kabiliyetleri doğrultusunda yetiştirmek, çocuğun güzel ahlâklı bir insan olarak hayata hazırlanmasını sağlamak olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü anne baba olmak sorumluluğu kuşanmak demektir. Anne babaların çocuklarına karşı sorumlu olması, çocukların Allah’ın birer emaneti olduğu anlayışından kaynaklanır.

Aile ortamı eğitim-öğretimin görerek yaşanarak gerçekleştiği bir ocaktır. Bu ocakta çocuk, duyduklarından ziyade gördüklerinden etkilenir. Aile içinde çocuk iyi bir gözlemci ve taklitçi, anne baba ise canlı bir örnektir. Bu özelliğinden dolayı çocuklar çoğu zaman annelerinin ya da babalarının yaptığını taklit ederek yapmaya başlarlar. Eğer bu davranışların gerekçesi ve anlamı çocuğa anlatılır, çocuk bu değerleri özümseyerek davranış ve tutum haline getirirse işte o zaman aile eğitimi gayesine ulaşmış demektir. Anne babalar ahlâki faziletleri, değerleri aile içinde yaşatmalı ve onlara öncelik tanımalı ki çocuklar da bu değerleri tanısın ve özümsesin. Zira insan için en iyi öğrenme yollarından biri görerek öğrenmedir.

Çocuklarının sevgi, saygı, merhamet, yardımlaşma, iyilik ve adalet gibi değerleri benimsemesini isteyen anne babalar aile fertlerine ya da komşu ve akrabalara karşı şefkat ve merhametli davranmalı, onlara saygılı olmalı ve kul hakkından kaçınmalıdır. “Ele verir talkını kendi yutar salkımı” türünden bir anlayış fayda yerine zarar getirir. Kendisi yalan söyleyen, komşu ve akrabalarının gıybetini yapan, başkalarının haklarına saygı göstermeyen bir anne babanın çocuğuna iyi bir örnek olamayacağı aşikârdır.

Yaşadığımız pandemi süreci bir yandan hayatımıza sosyal mesafe ilkesini getirdi öte yandan da insanları evlerinde yeni bir yaşam standardı oluşturmak zorunda bıraktı. Bu süreçte okulların da tatil olmasıyla birlikte eğitim öğretim de evlerde yapılır hâle geldi. Uzun zamandır çocukları bilgisayar/internet bağımlılığından korumanın ve ekran başında daha az zaman geçirmelerini sağlamanın yolları tartışılırken pandemi süreciyle birlikte eğitim-öğretim bilgisayar ve televizyon ekranlarına bağımlı hâle geldi. Bu durum çocukların bilgisayar ve televizyon başında daha çok vakit geçirmelerine zemin hazırladı. Öte yandan da sürekli evde olan çocukların eğitim ve öğretim sürecinde anne babalara daha çok sorumluluk yükledi. Ani ve zorunlu olarak gelişen bu şartlar anne babaları zaman zaman panikletti ve zorladı. Bu süreçte okulun ve öğretmenlerin yeri ve önemi daha çok hissedildi.

Yaşadığımız şartlar evimizin içini ve aile olmayı bize tekrar hatırlattı. Karantina günlerinde ev ortamında ailemizle daha çok birlikte olduk. Eşimiz ve çocuklarımızla daha çok sohbet ettik, güldük oynadık. Korona salgını bize hayatı ve ölümü güçlü biçimde hatırlattı, sevdiklerimizin kıymetini bilmeyi öğretti. Bu zor(un)lu şartlar anne babalara eğitim ve terbiye rolünü de hatırlattı. Çocuklarımızın derslerine, ödevlerine destek olmak, cevap bekleyen sorularına karşılık vermek, bir de onları evde tutarak moral ve motivasyonlarını sağlamak bu dönemde ebeveynlerin öncelikli ama zor bir vazifesi oldu.

Ev en etkili ve verimli öğrenme mekânlarının başında gelir. Pandemi dönemi anne babalara evi bir okula dönüştürme fırsatı verdi. Zira gördük ki çocukların ahlâk ve terbiyesinden onların bilgiye ulaşmalarına kadar pek çok şeyi evde anne baba marifetiyle yapmak mümkün. Bunun için anne babaya önemli görevler düşüyor. Çocuklarımıza yol göstermek, onlarla faydalı ve verimli zaman geçirmek çok da zor değil. Bunun için kendi zamanımızı gözden geçirmek ve işlerimizde öncelik sıralaması yaparak eşimize ve çocuklarımıza zaman ayırmak ilk yapılması gereken iş. Bunun bir yolu da kitap okumayı evimizin bir gündelik meşguliyeti haline getirmektir.

Kitabın ve okumanın, evimizin asli bir unsuru olması için öncelikle kitabın evimizde görünürlüğünü sağlamak gerekir. Kitap evin vitrininde olmalıdır ki görülsün, hatırlansın, ele alınsın, sayfaları açılsın ve okunsun. Evinde kitaba yer vermeyen, kitap okumayan ve kitapla zaman geçirmeyen anne babalar çocuklarına iyi örnek olmuyor demektir.

Neden kitap?

Çünkü kitap bir semboldür. Bilgiyi, öğrenmeyi temsil eder. Kitap okuyan bir çocuk zihinsel olarak daha çok gelişme kaydeder. İyiyi kötüyü fark eder, söz söyleme ve fikir beyan etme kabiliyetini geliştirir. Bilge insanlarla, düşünürlerle ve şairlerle sohbet eder, onlarla dost olur. İnsanı, eşyayı, varlığı ve hayatı öğrenir. Bu nedenle anne babalar çocuklarını kitapların dünyası ile tanıştırmalıdır. Bunun için evde birlikte kitap okunmalıdır. Henüz okuma yazma bilmeyen çocuğa her akşam annesi ya da babası masal, hikâye okumalı, çocuk da bunu dinlemelidir. Sonraki dönemlerde evde ailece kitap okuma saatleri belirlenebilir. Ya da ailece bir kitap sesli olarak okunabilir, herkes kendi kitabını da okuyabilir. Hâsılı kelam okuyan, düşünen ve fikirlerini özgürce ifade edebilen bir nesil yetiştirmenin yolu evi okula dönüştürmekten; kitabı, bilgiyi ve eğitimi önemsemekten geçtiğini hiç unutmamak gerek.