DÜNYA HAYATI BİR OYUNDAN İBARETTİR « Yazarlarımızın Yazıları
DÜNYA HAYATI BİR OYUNDAN İBARETTİR

DÜNYA HAYATI BİR OYUNDAN İBARETTİR

Yazar: Feyyaz Kalkan
21 Nisan 2020
1062

DÜNYA HAYATI BİR OYUNDAN İBARETTİR…

İnsanoğlu hangi dine, hangi ideolojiye inanırsa inansın, hangi fikirleri dile getirirse getirsin değiştiremeyeceği bir hakikat vardır! Bu hakikat "ölüm" gerçeğidir. İnanç ve ideolojiler, son bulan yaşam için farklı görüşler dile getirmiştir. Kimisi için bir yok oluş, kimisi için yeni bir bedende yaşama dönüş ve kimisi için de yeniden, yeni bir alemde varoluştur. Görüşler her ne olursa olsun bizim için hakikati İslam belirler. Bu alemin yaratanının katında tek kabul görecek din İslam’dır. İslam dini ve onun Kitabı yani yaşam rehberimiz olan Kur’an, dünya hayatının geçici bir heves olduğunu, asıl yaşamın ahiret hayatı olacağını, dünya yaşamında yaptığımız her davranışın bir hesabı olacağını bize bildirir. Bu bildiri dünyada yaşam biçimimizi belirler.

Müslümanlar olarak dünya hayatını ahiret hayatı ile ilişkilendirerek yaşamalıyız. Dünya hayatında son bulan yaşamımızın ahirette devam edeceğinin idrakinde olmalıyız. Dünyada yaşadıklarımız, hal ve hareketlerimiz ahiretteki konumumuzu belirler. Binaenaleyh her hareketimize, söylediğimiz her sözümüze pürdikkat etmeliyiz. Bilerek günaha girmemeli ve istemeden işlediğimiz her günahın sonunda tövbe etmeliyiz. Dinimizin temel kaynağı olan Kur'an'da Efendimize (s.a.v) bile mütemadiyen tövbe etmesi buyrulmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) her gün yüzlerce defa tövbe ederken, bizim tövbe etmeden yastığa başımızı koymamız ne kadar doğrudur? Tövbe zikrimizden bir zikir olmalı. Her gece tövbe etmiyorsak, hatta geceyi beklemeden her ân tövbe etmeyi ihmal ediyorsak, dünya hayatımızın son bulacağını unutuyoruz demektir.

Günümüz insanının hatta günümüz Müslümanlarının, yani bizlerin seküler hale gelen dünyanın gidişatına ayak uydurarak, hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamamızın başlıca nedenleri arasında bize rehber olması için indirilen Kuran'dan bihaber yaşıyor olmamız vardır. Kur'an'a olan saygımız maalesef salt yüzeyde kalmaktadır. Onu ezberliyor, dinlerken gözyaşı döküyor, ama gönderdiği mesajları anlamak için bir gayret sarf etmiyoruz. Eğer Kur'an'ı okur ve anlamak için bir çaba sarf etseydik yaptığımız en küçük hayır ve şerrin ahiret hayatında karşımıza çıkacağını bilir ve hesabını veremeyeceğimiz davranışlardan uzak dururduk. Ezan okunduğunda vakit namazlarımızı vaktinde kılar, günahlarımızdan ötürü af dilemek için namaz sonralarında ellerimizi yaratıcıya açar af dilerdik. Kazandığımız paranın nereden geldiğine dikkat eder, birikimimizden garibanın hakkı olan zekâtı kendisine ulaştırırdık. Belki de en kolay yaptığımız ve her söylemimizde kendimizi haklı çıkardığımız ifadelerden uzak durarak gıybetten yani ölmüş kardeşimizin etini yemekten uzak dururduk. Kul hakkının yaratıcı katında af olmayacağını bilir, insanların hakkına girmekten kendimizi alıkoyardık.

Dünya hayatında neler yapmamız ve neler yapmamamız gerektiğini bize apaçık sunan Kur'an'ı başucu kitabımız yapmadığımız sürece, ahiret hayatımızda geleceğimiz konumun iyi olamayacağını bilerek yaşamalıyız. “Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allaha döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.” (Bakara-281; Diyanet İşleri Meali) Bu ayeti anlayarak yaşamaya başladığımızda ahiret hayatı hep hatırımızda kalacaktır ve gelip geçici olan dünya hayatına aldanmamış olacağız.