ESENLER YAYIN KURULU
ESENLER YAYIN KURULU

ESENLER YAYIN KURULU

Yazarın Haberleri
MADEM BİLMİYORSUNUZ NİÇİN GELMİYORSUNUZ?

İnsanlar garip! Her şeyi bilmesi elbette mümkün değil, ama gelin görün ki, bilmesi gerekenleri öğrenmek için de üzerine düşen çabayı göstermez. Sonra da halinden şikayet eder ya da haddini aşarak âleme nizâmât vermeye çalışır. Böyle olunca da gülünç hale dönüşür…

Bizler yukarıda yer alan itab ve ikaza muhatap olmamak için İKRA DERNEĞİ ESENLER ŞUBEMİZDE yılmadan-yorulmadan, bıkmadan-usanmadan, gelmeyenlere inat direniyoruz ve her Cuma akşamı yeni şeyler öğrenelim, gündemdeki meselelere vakıf olabilelim ve yorumlayabilelim için 21.00-22.00 arasında makale tahlilleri yapıyoruz.

Eğer siz de hem bilmiyor, hem de gelmiyorsanız yukarıdaki itaba muhatap oluyorsunuz. Ama elbette bunun bir çözümü var: Programlarımıza katılmak!

Bu çerçevede, bu hafta, Müslümanların gündemine sokul(maya çalışıl)an “deizm”in ne olduğunu ve hakikaten gündem olup olmayacağını öğrendik. Bilenler bilgilerini tazelemeleri yanında, bilmeyenlere aktarım yaparak bilgilerini kavileştirdiler. Tartışmasız bir başka gerçek de gündeme ilişkin tesbit ve değerlendirmeler yapmamız oldu.

Her hafta farklı bir arkadaşımız seçtiği bir makaleyi okuyor ve hep birlikte yorumluyoruz. Böylece hem bilmediklerimizi öğreniyor, hem de gündemi takip ediyoruz. Akabinde de bir şiir okuyor ve gecemizi yumuşak bir geçişle bitiriyoruz.

Bu haftaki programımızda makaleyi okuyan İbrahim Ethem kardeşimizdi. Kardeşimizin okuduğu makale Deizm üzerine idi.

Makale, Mehmet Doğan’ın Haber7.com sitesinde yayınlanan yazısıydı. Makale tahlili yapılırken, “uzun cümlelere dayalı” yazı yazmanın ne kadar zor ve beceri gerektiğini de ayrıca değerlendirdik.

Makale okunması esnasında özellikle genç kardeşlerimizin katılımı ve yorumları ile sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakikaten önemli idi.

Gecemiz Bahattin Karakoç üstadın İncitme isimli şiirinin okunmasıyla nihayete erdi.

 

 

İKRA DERNEĞİ ESENLER ŞUBEMİZDE Salı akşamları, yönetim kurulu toplantımızı müteakip, iki haftada bir...

İKRA DERNEĞİ ESENLER ŞUBEMİZDE Salı akşamları, yönetim kurulu toplantımızı müteakip, iki haftada bir kürsü dersi çalışmalarımız aralıksız devam ediyor.

Kürsü derslerimizde Prof. Dr. İskender Pala’nın “İki Dirhem Bir Çekirdek” isimli eserden seçilen deyimler açıklanıyor.

Bu haftaki programımızda kürsüye çıkan kardeşimiz Bilal Kurhan idi. Bilal Bey kardeşimizin açıkladığı deyim, hemen hepimizin hayatın farklı safhalarında kullanmış olduğumuz “eli kulağında” deyimiydi.

Bilal Kurhan’ın verdiği bilgiye göre, bu deyim, sahabe zamanından günümüze kadar gelmiş olan bir deyim. Deyim, Hz. Bilal r.a.’ın ezan okumadan hemen önce, Hz. Bilal’i şaşırtmak amacıyla kâfirlerin gürültü yapmasına binaen, Hz. Bilal’in parmaklarıyla kulaklarını tıkaması ve ezan okumak için hazırlanması esasına dayanıyor. O günden bu güne de müezzinler, Hz. Bilal r.a.’ın sünnetini uygulama amacıyla ezan okurken ellerini kulaklarına dayamaktadırlar. Bu manada eli kulağında tabiri, her an ezan okunabilir manasına gelmekte… Ancak bizler bu deyimi, olması beklenen iş ya da gelmesi beklenen kişiye binaen “her an gerçekleşebilir/gelebilir” manasında kullanmaktayız.

Bilal Kurhan Bey kardeşimin performansı ve kürsü hakimiyeti arkadaşlar tarafından beğeniyle karşılandı.

Biraz daha çalışması ve bilgiyle donanmasını beklediğimiz Bilal Kardeşimize gelecek hayatında daha başarılı bir gelecek temenni ediyoruz.

 

Motivasyon Semineri: Çanakkale Savaşı, Şeref YUMURTACI
Motivasyon Semineri: Çanakkale Savaşı
     Daha önceleri yetişkinlere yaptığımız motivasyon seminerlerinde bir ilk gerçekleştirdik ve 24 Mart 2018 Cumartesi günü tarihçi yazar Şeref YUMURTACI beyin katılımıyla gençlerimize yönelik motivasyon programı gerçekleştirdik.
     Programa sabah kahvaltısı ve hoş bir sohbet, muhabbet ile başladık.
     Yazar Şeref YUMURTACI bey, ilk ve ortaöğretimini İstanbul Esenler Mareşal Fevzi Çakmak İlköğretim okulunda, lise eğitimini ise Esenler Amiral Vehbi Ziya Dümer Lisesi'nde  tamamladı. Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü bitiren hocamız, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Yakınçağ alanında Yüksek Lisans yapmaktadır. Aynı zamanda İkinci Üniversite olarak Anadolu Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü’ne devam etmektedir.
     Şeref YUMURTACI gençlere " Çanakkale'nin Tarihi"ni ve önemini anlattı.
Yazan: Hamza UZMAN
Sokak Köpekleri, uyuşturucu, tedavi olmak.

İKRA DERNEĞİ Esenler Şubesi, “ilklerin şubesi” olma özelliğini bırakacak gibi görünmüyor!

Makale okumaları, şiir okumaları ve film gösterimleri derken, şimdi de her ayın ilk çarşambası farklı etkinliklerle halkımızın hizmetinde.

Bu çerçevede ilk farklı etkinlik 07.03.2018 Çarşamba günü gerçekleştirildi. Etkinliğin konusu uyuşturucu, konuğu ise BAYDER (Bağımsız Yaşam Derneği) Yönetici ve gönüllüleri idi.

Bu çerçevede konuklarımız BAYDER yönetim kurulu başkanı Regaib Bostan, Yönetim Kurulu üyesi ve Uzman Klinik Psikolog Enes Kartal, gönüllüler Deniz Demir, Mustafa Gencer ve Fatih Budak idi…

Büyük ve meraklı bir izleyici kitlesine hitap eden konuklar, uyuşturucu ve uyarıcıların vehametinden bahsettiler.

Program Şube başkanının sunum konuşmasıyla başladı. Daha sonra oturumu yönetmek için Muhammed Vural kürsüye gelecek konuşmacıları tanıttı. Programın akışı hakkında bilgi verdi. Sırasıyla söz alan konuşmacılar meselenin önemine ve vehametine işaret ederken, yaşadıkları olumsuz ve ama ibret dolu hatıralardan bahsettiler.

Yaklaşık 1 saat süren program sonunda katılımcılar ile izleyiciler, nefis çaylarımız eşliğinde karşılıklı muhabbet ve soru cevap faslına geçtiler.

Konuşmacılarımızın söylediklerinden derlediğimiz notları dikkatlerinize sunuyoruz:

Regaib Bostan (Dernek Başkanı) : Türkiye’de tahminen 3.000.000 (Üç milyon) civarında, uyuşturucu ve uyarıcı kullanıcısının olduğunu tahmin ediyoruz. Bu konuda resmi rakamlar yanıltıcı, çünkü kullanıcıların hepsi kendini faş etmiyorlar. Bu hem hukukî açıdan hem de sosyal açıdan sıkıntılı olduğu için gizli/bilinmeyen içicilerin bilinenlerden daha fazla olduğunu sanıyoruz.

Bu melanete bulaşmanın yaşı da, dini de, sosyal statü durumu da yok. Ben 52 yaşına gelmiş sarıklı sakallı ve ama esrar kullanan insan tanıdım.

Biz dernek olarak bu çalışmada çok küçük bir zümreye hitap ediyoruz ve açıkçası yetişemiyoruz. Bu hususta devlet bir “milli seferberlik” başlatmalı, aksi halde gidişimiz hiç de iç açıcı değildir. Unutmayalım ki, bu seferberlik başlamazsa herkes zarar görecek.

Çünkü kalabalık bir aile de olsa, bu ailede bulunan 1 kullanıcı, maalesef tüm aile fertlerini olumsuz olarak etkilemekte, rahatsız etmektedir. Unutmayalım ki “batan geminin lüks kamarası olmaz!”

Enes Kartal (Uzman klinik psikolog) : Ben de zamanında kullanıcıydım. Dolayısıyla damdan düşenlerden biriyim. İyi biliyorum ki, bu ve benzeri çalışmalar tam anlamıyla bir cihaddır! Ben hastamın birinden “bilsem ki annemin böbreğinde eroin var, annemin böbreğini çıkarır o eroini alırım” sözlerini duydum. Seslendirmeseler de kullanıcıların haleti ruhiyesi budur maalesef.

Kullanıcı olmak bir kişilik zaafiyeti değildir; hastalıktır. Bu iş öncelikle “merak ile” başlar sonra da devam eder. Biz dernek olarak uyuşturucu ile değil “bağımlılık” ile mücadele ediyoruz.

Uyuşturucular maalesef artık herkesin ulaşabileceği yerlere ve fiyatlara gelmiştir. Bugün “sentetik uyuşturucu” denilen uyarıcıların hapı/tanesi 3-5 TL.ye kadar düşmüştür.

Maalesef kullanıcılar göründüğünden fazla ve ama devlet kurumları buna yetişemiyorlar. Mesela İstanbul’da bulunan AMATEM’in 117 yatağı var, ama 100.000 civarında hastası var. Yani AMATEM’e gidip de tedavi olmak istiyorum dediğinizde size en erken 6 ay sonraya gün veriyorlar. Ve bu gibi resmi prosedür dairesinde çalışan tedavi merkezlerinin uyuşturucunun bırakılmasında başarı oranları sadece % 1 civarında…

Deniz Demir (Eski Bağımlı – Dernek Gönüllüsü) : Ben 10 yıl uyuşturucu kullandım. 2 yıldır da bırakmış durumdayım. İlk 5 sene ailemin kullandığımdan haberi olmadı. Bağımlılıktan kurtulmak ilaçlarla olacak bir şey değildir; bunun için telkin ve birebir ilişki gerekiyor.

Mustafa Gencer (Eski Bağımlı – Dernek Gönüllüsü) : 32 yaşındayım ve 16 yaşında uyuşturucu-uyarıcı madde kullanmaya başladım. Uyuşturucuya “özenti” ile başladım. Maçlara gider, tribünlerde uyuşturucu kullanan “abileri” görürdüm. Onlara özenerek başladım. Ailem 8 sene (esrar kullanıyordum) farketmediler. Ne zaman ki, esrar beni kesmedi ve giderek bonzai’ye başladım, o zaman farkettiler.

Bağımlı olduğum için işimi, ailemi ve kendimi kaybettim. Eve gidemiyordum, sokakta yatıyor, uyuşturucu almak için hırsızlık yapıyordum.

Anneciğim beni dernekle buluşturana kadar bağımlılıktan kurtulabileceğimi zannetmiyordum.

Fatih Budak (Eski Bağımlı – Dernek Gönüllüsü) : 32 yaşındayım ve kul-lanmaya 17 yaşında başladım. Son 5 yıl enjektörle eroin alıyordum. İlk lise döneminde başladım.

Ben uyuşturucuya başladıktan sonra önce abim, sonra babam, arkasından ablam ve daha sonra da annem vefat etti. Annemden sonra da kızkardeşimi kaybettim. Ama ben bunların hiçbirisinin acısını yaşamadım. Çünkü “o acıyı” hissetmiyordum. Bu sebeple onların acısını “hiç bilemedim.”

Annem ölüm döşeğinde idi. Kardeşim bana telefon ediyor ve diyor ki, “abi annem ölüyor, seni istiyor gel!” ben uyuşturucu alacağım için kardeşime “paran var mı?” diye soruyordum.

Üniversite mezunuydum. Büyük marketlerde müdürlük yaptım. Ama uyuşturucu sebebiyle hepsinden oldum. Çünkü maaşım yetmiyordu, çalıştığım yerden hırsızlık yapıyordum.

Son 2,5 yılımı ev dışında/sokakta geçirdim. Soğuktu, donuyordum neredeyse… Soğuğu hissetmemek için enjekte üstüne enjekte ediyordum. Ama yine de üşüyordum. Çünkü kaldığım yerin çatısı, penceresi kapısı yoktu. Yıkık dökük bir yer ve hava da çok soğuk... Öyle üşüyordum ki, elimdeki eroinleri “ölmek için” enjekte ediyordum. Baktım benimle aynı odada 4 tane sokak köpeği var. Birbirlerine sokulmuşlardı. Dedim ki kendi kendime, bunların yanına gidip de bunlara sarılırsam soğuktan korunurum. Ve o geceyi sokak köpeklerine sarılarak geçirdim.

1-1,5 yıl hiç banyo yapmadan gezdim. Dileniyor, aldığım paraları uyuşturucuya veriyordum. Günde bulabilirsem/alabilirsem 1 tane poğaça ile günümü geçiriyordum.

Herkes bizi hor görüyordu. Allah yardım etti BAYDER’e ulaştım ve şu anda benim eski halimde olanlara yardım etmeye çalışıyorum.

Program sonunda, katılımcılara derneğimize teşrif ettikleri ve çalışmalarından dolayı çamsakızı çoban armağanı hediyelerimiz takdim edildi.

 

 

“UYUŞTURUCU TRAFİĞİ” TALHA OLCAY’DAN SORULUR!

Rabb’imize hamd makamındayız.

 İKRA  Esenler şubesinde düzenlediğimiz ve her hafta farklı bir güzellikle neticelenen “Makale Okumaları” programımız Cuma akşamları saat 21.00 ila 22.00 arasında icra olunmaya devam ediyor.

02.03.2018 Cuma günü makale okumakla görevli arkadaşımız Talha Olcay idi. Bilenler bilir, genelde görevlendirmelerimiz “gönüllülük” esasına göre oluyor. Eğer gönüllü kardeşimiz olmazsa, görevlendirmeyi yöneticimiz yapıyor.

Talha kardeşimiz de bir önceki hafta gönüllü olarak makale okumak istediğini beyan etmişti.

Görev günü gelip çattığında, ders saatinden önce Talha kardeşimizle özel bir hasbihalimiz oldu. Bu hasbihalde, Talha’ya daha önce makaleyi okuyup okumadığını sorduk; programdan önce bir defa okumuş. İlk güzellik bu idi. Diğer güzellikler de bundan sonra sökün etti.

Talha kardeşimizin seçtiği yazı, Osman Atalay isimli yazarın “Yeni Küresel Sorunumuz: Uyuşturucu Bağımlılığı -3” isimli yazısıydı. Talha Olcay makaleyi okurken neredeyse hiç takılmadı dersek, abartmış olmayız. Okuması çok güzeldi. Yine zaman zaman yöneticimizin kendisine konu ile ilgili olarak sorduğu sorulara verdiği cevaplar da yeterli idi.

Yazı, isminden de anlaşılacağı üzere, uyuşturucu trafiği ve politikasını (!) anlatıyordu.

Arkadaşların geniş desteği ve sözel katılımı ile keyifli bir okuma gerçekleştirildi. Bunun yanında uyuşturucu trafiğini kim, niçin, nasıl planlıyor, düzenliyor, bununla ne amaçlanıyor, bu vahşi ve ahlâksız trafikten dolayı ne gibi tehlikeler bizi bekliyor bu gibi sorulara çareler arandı ve bilgi edinildi.

Daha sonra İbrahim Ethem Yüksel kardeşimizin şiir okumasıyla program sonlandı.

Yeni hatip adaylarımızın gündeme gelmesine vesile olan; “sözü olan” herkesin ayırım yapılmaksızın konuştuğu, konuşurken öğrendiği, öğrenirken eğlendiğimiz programımız her Cuma akşamı 21.00’de başlıyor. Bu lezzetten tatmak, bu eğlenceye katılmak için 09.03.2018’de sizleri de bekleriz. Adresimiz belli: İKRA DERNEĞİ ESENLER  Şubesi…

 

 

 

Necip Fazıl, 24 yaşındayken yayımladığı ikinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınmıştır...
İKRA Derneği Esenler Temsilciliği gençlik birimi olarak her hafta düzenlediğimiz gençlik sohbetlerimizde bu haftanın Hatibi olan Abdullah Sami ÇEBİ bize Necip Fazıl Kısakürek'i anlattı.
 
Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 günü İstanbul'da doğdu. Babası Abdülbaki Fazıl Bey, annesi ise Mediha Hanım'dır. Dini eğitimini babasından alan Necip Fazıl, öğrenimine mahalle mektebinde başladı. 1912 yılında ise Gedikpaşa'daki Fransız Frerler Okulu'na girdi. Bir süre sonra bu okuldan ayrılarak Amerikan Koleji'ne kaydoldu. Fakat bu okuldan atılması üzerine eğitimine Emin Efendi Mahalle Mektebi'nde devam etti. Ardından önce İstanbul Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi'ne oradan da Rehber-i İttihat Okulu'na gitti.
Ailesinin Heybeliadaya' taşınmasından dolayı Heybeliada Numune Mektebi'ne geçti. Daha sonra ise Mekteb-i Fünun-u Bahriye-i Şahane'ye girdi. Hocaları arasında Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi gibi isimler vardı. Şiire olan ilgisi artan Necip Fazıl,"Nihal" isminde haftalık bir dergi çıkardı.
1921 yılında Darülfunun Felsefe Şubesi'ne kaydoldu. Bu okulda birçok ünlü edebiyatçı ile tanıştı. "Yeni Mecmua" dergisinde şiirleri yayınlandı. 1924 yılında aldığı bursla Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'ne girdi. Burada Henri Bergson'la tanıştı.
Türkiye'ye döndükten sonra Felemenk Bahr-i Sefid Bankası'nda ve Osmanlı Bankası'nın çeşitli şubelerinde çalıştı. 1929'da İş Bankası Ankara Şubesi'nde görev yaptı.
 
Necip Fazıl, 24 yaşındayken yayımladığı ikinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınmıştır. 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve o devirde Türk basınının merkezi olan Bâb-ı Âli'nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşayan Kısakürek, 1943-1978 arasında 512 sayı yayımlanan Büyük Doğu Dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini kamuoyuna duyuran ve Büyük Doğu Hareketi’ne önderlik eden bir şairdir. Dergi, Türkiye'de antisemitizmin yayılmasında öncü bir rol oynamıştır.
17 Eylül 1943'te "Büyük Doğu" dergisinin ilk sayısını çıkardı. Dergi zaman zaman kapatıldıysa da 1978 yılına kadar yayın hayatına devam etti.
Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983'te vefat etti. 
 
 
 
Bu Çarşamba kürsüye çıkan Mehmet Çelik Beyefendi, Sad Suresi’nin tefsiriyle İKRA DERNEĞİ ESENLER ŞUB...

Bu Çarşamba kürsüye çıkan Mehmet Çelik Beyefendi, Sad Suresi’nin tefsiriyle İKRA DERNEĞİ ESENLER ŞUBESİNDE hayatımıza Kuran-ı Kerim’den ışık tutmaya devam etti.

“Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.” (Sad 71) Ayetinin tefsirinde, İnsanın yaratılması hususunda; cansız olan topraktan, beşer, yani canlı olan insanı yaratması O’nun kudretinin işareti olduğuna işaret ettiler.

Hocamız, takip eden ayetin tefsirini yaparken de çamurdan mevcut kısım haricinde insanın enerji ve hareket kabiliyetini sağlayan ruhun, bizzat Allah’tan geldiğini ekledi. İnsanın yaratılması tamamlandığında Allah’ın meleklere ve şeytana olan emrine şeytanın kibirlenip uymadığını (İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.)(Sad 76) ve kendisinin ateşten olduğunu, insanınsa topraktan olduğunu söyleyip kibirlendiğini, hâlbuki başka bir açıdan bakınca toprağın ateşi söndürmesi, fakat ateşin toprağa zarar verememesi gibi bir mantığın tezahür edebileceğini ifade etti.

Dolayısıyla kibirlenmenin menfi tesirleri hakkında “Beyazın siyaha üstünlüğü yoktur.” dedi.

Sonrasında hocamız, Resulü Zişan Efendimizin biri veda hutbesinde olmak üzere iki hadisi şerifini hatırlattı. “Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba üstünlüğü yoktur.” Hocamız bu hadisi günümüze ve farklı kavimlere uyarladıktan sonra diğer hadisi şerife geçti. “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir, üstünlük ancak takva iledir.”

Hocamız dersinin sonlarına yaklaştığında ise, ayetlerin tefsiri babında Rabbimize üç hususta dua etmemizi hatırlattı.

1- İman ve Hidayet

2-İmam ve Hidayet üzere kalmak

3- Şeytan ve Yardımcılarından muhafaza olabilmek için.

Nihayetinde hocamız, Sad Suresi’nin şu son ayetleriyle hitabını nihayete erdirdi:

“İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.” (Sad 82-83)

Her Çarşamba saat 21:00’da İKRA DERNEĞİ Esenler Şubesine bekleriz efendim.

 

 

Haber: A. Sami ÇEBİ

Fotoğraflar: Hamza UZMAN

 

 

 

 

 

Hikâyesinin 16. Yüzyıla dayandığını öğrendiğimiz deyim, Köroğlu olarak da bilinen tarihi kimliğin, ç...

BU İŞ ARABAYLA OLMUYOR; “AT” MI ALSAK?

Türkçemizde kullandığımız ve ama bazen, kaynağını/hikâyesini bilmeden söylediğimiz nice deyimler var.

Daha önce de bahsini etmiştik; ESENLER İKRA DERNEĞİ Şubemizde, iki haftada bir Salı günleri yaptığımız “Kürsü Dersleri”nde, bu deyimleri anlatıyor ve anlamaya çalışıyoruz.

Böylelikle anlatan ve dinleyen arkadaşlar deyimlerin kaynağını ve/veya hikâyesini öğreniyor. Anlatan arkadaşlar da kürsü tecrübesi kazanıyor ya da tecrübesi varsa ilerletiyor.

13 Şubat 2018 Salı günkü kürsü dersimizin hatibi Eğitim Birimi başkanımız Muhammed Vural kardeşimiz idi.

Muhammed Vural, “Atı Alan Üsküdar’ı Geçti” deyiminin anlamını ve hikâyesini/kaynağını anlattı.

Neşeli ve naif bir atmosferin yaşandığı 10 dk. boyunca bilgilerimizi tazeledik. Dersine farklı kaynaklardan hazırlanmış olan Muhammed kardeşimizin performansını ölçtük, değerlendirdik.

Hikâyesinin 16. Yüzyıla dayandığını öğrendiğimiz deyim, Köroğlu olarak da bilinen tarihi kimliğin, çalınan atını İstanbul’un Avrupa yakasında bir pazarda bulması ve satıcıyı “kandırıp” atı alarak uzaklaşmasının ardından, satıcının olaydan haberdar olmasını diğer esnafın, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” demesiyle bu deyimin yerleştiğini öğrenmiş olduk.

Deyimin kahramanları farklı olsa da, bu deyimin söylenmesinden amaç, bir işi zamanında yapmadığınızda ya da tedbirini almadığınız da, artık fırsatların kaçmış olacağı ve o imkâna bir daha kavuşamayacağınızı anlatmak…

Hani diyorum, günümüzde, çağdaş ulaşım vasıtalarıyla ilgili herhangi bir deyim neredeyse yok ya da çok az! Acaba biz de bir “at” mı alsak?

İKRA DERNEĞİ Esenler Şubesinde her Cuma akşamı 21.00’de gerçekleştirilen “Makale tahlili programı”mı...

İKRA DERNEĞİ Esenler Şubesinde her Cuma akşamı 21.00’de gerçekleştirilen “Makale tahlili programı”mızın bu hafta ki (09.02.2018) oturumunda Yusuf Kaplan'ın “Nasıl Bir Gençlik” adlı yazısını genişletilmiş şekilde irdeleyerek tahlil ettik ve yazının amacı ve hedefledikleri konusunda çeşitli görüşler ve yöntemler ortaya koymaya ve bunları genç arkadaşlarımıza hem örnek olarak hem de bizatihi kendi hayatımızda uygulamamız konusunda fikir edindik.

Kültürel yozlaşma geçiren ya da bu akıma kapılan gençliğimizi bilinçlendirmek için ne gibi çalışmalar yapılması gerektiğinin konuşulduğu programımızda katılımcılarımız bizlere kendi bakış açılarını sade bir şekilde anlattılar.

Katılımcılarımız bizlere kültürel yozlaşma ile ilgili çeşitli örneklerde bulundular. Bunların gayesinin esasında sanat ve edebiyat olduğu ama arka planında gençliğe zararlı fikirlerin empoze edildiği kanaatine vardık.

Bir örnek vermek gerekir ise oldukça popüler bir folklor grubunun Türk kültürü ile bezeyerek gençlerimizi ve bizleri nasıl yozlaştırdığını aktarmaya çalıştık.

Toplumumuzun bir başka yozlaşmış kültürü olan televizyon dizilerinin gerçek hayatı hiç bir şekilde aktarmadığını ve toplumdan uzak aile ve örf adet yapısına tamamen ters bir şekilde topluma enjekte ettiğini etüt edip ne gibi önlemler alınabileceğini tartıştık.

Yozlaşma ve Kültürel yozlaşmanın tanımını katılımcılarımızın da katkıları ile belirli bir zemine oturtmaya çalıştık.

Gençliğimizi ihmal etmenin, geleceğimize ne gibi zararlar vereceğini ve bunlara karşı neler yapabileceğimizi tartıştık. Mesele aslında ihmalkarlık ve eğitimsizlik ile değerlendirilebilir. Toplumun yansıması olarak hayatımıza giren gençlik dizilerinin, gençliğin gelişimine katkıdan ziyade önemli ölçüde zarar verdiği hususunda hemfikiriz. Bizlere düşen gençliğimizi batı özentisi ve batının olmayan ahlak değerlerinden nasıl kurtaracağımızı araştırmak ve bunun için bir yol bulmak zorundayız.

Gençliğini ihmal eden, geleceğini imha eder diye muhteşem bir ifade önümüzde dururken, mücadelemizi bu ifadeye göre şekillendirmek mecburiyetindeyiz. Televizyon kültürü sadece gençliğimizi değil, toplumumuzun her kesimine karşı ciddi bir tehdit olarak görülüyor. Saatlerin televizyon başında nasıl geçtiğini anlamadan zamanımızı boşa harcıyoruz. Toplumu kurtarmak için birilerinin bu mücadeleye el atmasını beklemeden, birey olarak kendimiz bu mücadelede öncü olmak zorundayız. Aksi takdirde geleceğimizi kaybetmekle kalmayıp, bugünümüzü de kaybedeceğiz.

Şuurlu bir Müslümanın görevi sadece kendisini değil, toplumu da kendi seviyesine çekmek ve insanlığın her bir bireyi için bu mücadeleyi yaşamın her alanına yaymaktır.

Tahlil dersimizde ayrıca sanatsal yozlaşma ile ilgili bir kaç örnek ile sanata etkisini konuştuk.

Geçmişimizde Itri gibi, Mimar Sinan gibi ve Ziya Gökalp gibi önemli şekilde, kültürümüze, musıkimize ve edebiyatımıza etki etmiş şahsiyetlerin bugün toplumda yeteri kadar tanınmaması veyahut sadece ölüm ya da doğum gününde hatırlanmalarının, toplumumun kendi tarihine geçmişine olan uzaklığının ve yabancılaşmasının eğitim sistemimizin içler acısı halini ortaya koymuştur. Bu sorunda her bireyimizin muhakkak ki bir payı vardır.

Eğitim insan hayatındaki en önemli olgulardan biridir. Tahlil dersimizde Eğitim'in İslam ve Türk toplumundaki yerini kavramaya çalışmanın, yansımalarının ne olduğunu öğrenmeye ve yeni fikirler ile farklı konularda öncü olmaya gayret etmemiz hususunda fikir birliğine vardık.

Yozlaşmadan uzak durmaya çalışmak elbette önemlidir. Birey olarak bu bizlerin sorumluluğudur. Ama toplumumuzu da bu yozlaşmaya karşı uyarmak da her Müslümanın görevidir. Hayatımızın her alanında şuurlu ve tam manası ile bunu hayatına tatbik etmiş bireyler olmalıyız.

Tahlil dersimizin son bölümünde ise İlahi ve Nebevi şiarların ne olduğu ve içeriğinin bir Müslüman tarafından nasıl doldurulması gerektiğini tartıştık.

Hazreti Peygamber ve Sahabenin uymamız gereken şiarları konusunda arkadaşlarımız bizlere anektodlar ile örnekler vererek, bizleri bilgilendirdi.

Müslüman, Hazreti Peygamberin yolunda gittiğini tavırları, hareketleri, konuşması, edebi ve ahlakı ile göstermek mecburiyetindedir.

Hz.Ebubekir'in cömertliğini, Hz.Ömer'in Adalete olan bakış açısını, Hz. Osman'ın melekleri bile kıskandıracak hayasını ve Hz.Ali'nin cesaretinin Müslümanların hayatında tam manası ile yerleşmesinin önemini kavramaya mecburuz. Müslüman, insanlığın dertlerini dert edinmek ve insanlığı iyiliğe doğru şekillendirmek ile görevlidir.

Mal, mülk ve makam hırslarından arınarak iyiliği ve kamil insan olmanın önemini tüm topluma aktarmak en önemli vazifelerimizden biridir.

Yukarıda görüş ve fikirlerin konuşulduğu programımızın katılımcı sayımız 37 idi… Niye bu şanslı ve kaliteli insanların 38. Veya 39.su olmuyorsunuz? Hele ki 40. Olmak sizin de şansınız ve kazancınız olabilir. Öyleyse 16 şubat 2018 Cuma akşamı saat 21.00’de ESENLER İKRA ŞUBESİ’nde sizleri de bekliyor olacağız.

                                                                                                                                      

 

  İbrahim Ethem YÜKSEL

 

 

Kendisine İKRA DERNEĞİ olarak teşekkür ederiz. Yeni ziyaretlerde tekrar buluşmak ümidiyle…

           İKRA DERNEĞİ Esenler Şube Eğitim birimi olarak 08.02.2018 Perşembe günü kitap okurlarımızdan Kemal Ulutaş Bey’i evinde ziyaret ettik. Ziyaretimizin amacı Kitap okurumuza motive etmek varsa sıkıntıları, beraber konuşmak idi. Eğitim Birimi olarak Muhammed Vural, Recep Kaya ve Bilal Kurhan ziyarete katıldı.Kemal Bey kitap listemizde 1.sınıf kitaplarını okumaya devam ediyor. Tekstil işinde çalışan Kemal Bey, yoğun iş temposuna rağmen okumaya devam ederek gençlere örnek teşkil ediyor. Oğlu Fatih Bey ile tanışarak bundan sonra beraber şubeye geleceklerinin sözünü almış olduk. Kitap okumanın faydaları güncel konularda hasbihal ettikten sonra kendisine he-diyesini takdim ettik. Kendisine hediye olarak götürdüğümüz Kuran-ı Kerim mealinden Mü’minun Sûresinin İlk 10 ayetinin mealini okuduk ve istifade ettik.                                                     

Kemal Bey ikramları ve misafirperverliği ile gönlümüzde hoş bir seda bırakmış oldu.

Kendisine İKRA DERNEĞİ olarak teşekkür ederiz.

Yeni ziyaretlerde tekrar buluşmak ümidiyle…

 

 

 

 

 

 

Muhammed VURAL

 

 

İKRA DERNEĞİ Esenler Şubemiz Eğitim biriminde görevli Naim Hakan Yorulmaz Kardeşimize 23.01.2018 Sal...

İKRA DERNEĞİ Esenler Şubemiz Eğitim biriminde görevli Naim Hakan Yorulmaz Kardeşimize 23.01.2018 Salı günü geçmiş olsun ziyaretinde bulunduk.

Elektrikçilik yapan Naim Kardeşimiz korfa patlaması sebebiyle iş kazası geçirmiş ve sağ elinde 2. derece yanık oluşmuştu.

İKRA DERNEĞİ Esenler Şubesi Ailesi olarak kendisine Allah’tan acil şifalar diliyoruz.

Dernek yönetimi yönetimi olarak Emin Atalay, Muhammed Vural, Battal Yıkılmaz Turgut Ünal, Recep Kaya ve Zeynel Ünal ziyarette bir arada idik.

Bir daha böyle kazalardan Rabbimin kendisini ve bütün çalışanlarımızı koruması duamızı tekrar ederek, kardeşimize ikramları ve misafirperverliğinden dolayı ayrıca teşekkür ediyoruz.

İnşallah kardeşimizin yakın zamanda işine ve şubemizdeki çalışmalarına başlamasını temenni ediyoruz.

 

Muhammed VURAL

İKRA DERNEĞİ Esenler şubemizde her Cuma saat 21.00-21.40 arasında yaptığımız makale tahlili dersleri...

İKRA DERNEĞİ Esenler şubemizde her Cuma saat 21.00-21.40 arasında yaptığımız makale tahlili derslerimiz devam ediyor.

Bu haftaki (19 Ocak 2018 tarihli) dersimizde zaman zaman gündeme gelen, bazen ise yoğun gündem arasında unutturulmaya çalışılan Mısır konusu vardı.

Akit Gazetesi yazarı Ahmet Varol’un konuyla ilgili makalesi okundu. Her zaman olduğu gibi, makale okunurken, cuntanın hükümete el koyması, seçilmiş cumhurbaşkanının hapse atılması ile başlayan süreç konuşuldu.

Yazı genel olarak cunta rejiminin zulüm uygulamaları, insanlara siyasi görüşlerinden dolayı verilen ağır hapis cezalarından, Refah Sınır Kapısı'ndan ve Mısır'ın son durumundan bahsediyordu.

Tahlil esnasında Mısır'ın geçmişi ve İhvanı Müslimin hareketi hakkında detaylıca bilgi paylaşımı yapıldı. Mısır'daki mevcut cunta yönetimine Türkiye, ABD ve Arap ülkelerinin tutumu konuşuldu. Arap Baharı kavramı üzerinden duruldu.

 

Ayrıca bu haftaki programdan başlamak üzere, bir yeniliğe de imza attık! Bundan önce her hafta iki makale okunuyor ve tahlili yapılıyordu. Ancak ilerleyen zaman zarfında gördük ki, planlanan zamana iki makaleyi sığdırmak çok zor oluyor. Bir makale ise eksik kalıyor.

Ne yapalım? Kardeşlerimizin hitabetlerinin gelişimi ve ayrı bir duygu yoğunluğu yaşamalarına katkı olsun için, bundan böyle her hafta bir makale tahlili yapılacak ve akabinde de yine serbest seçilmiş bir şiiri bir arkadaşımız seslendirecek.

Artık Cuma akşamları saat 21.00’de Esenler şubemize geldiğinizde

  • hem sıcacık çay ve
  • muhabbetimiz sizi karşılayacak,
  • hem makale tahlili ile gündemi yakalayacak
  • ve hem de kardeşlerimizin yorumlayacağı şiirlerle bir duygu yoğunluklu yolculuğa çıkacaksınız.

E daha ne olsun?

Kimbilir bu yolculukta karşınıza neler/kimler çıkacak!? Haydi Cuma akşamları saat 21.00’de Esenler İKRA Şubemize.. 

 

Eray AÇIKGÖZ

Kayıt Ol



Üye Girişi