SAHABEYİ GÜNÜMÜZE TAŞIMAK « Yazarlarımızın Yazıları
SAHABEYİ GÜNÜMÜZE TAŞIMAK

SAHABEYİ GÜNÜMÜZE TAŞIMAK

08 Ağustos 2019
1197

 

İnsanın yaratılış gayesi ve dünyaya gönderilişin ardında iki temel sebep vardır: Bunlar; Yaratıcı olan Allah’ın uluhiyyetini kabul ve iyi işler yapıp yapmadığının sınanmasıdır. İnsan ontolojik sancılarının farkına varırsa hayatın kendisinin bir sınanma yeri olduğunu görür ve haddini, hudunu bilir. Bu biliş onu kocaman bir evrende bir toz kadar yer bile yer işgal etmeyen dünyanın bir zerresi olduğunu insana hatırlatır. Böylece insan sınırlarını bilir ve müteal olan karşısında bir mahcubiyet hissi ile rica da bulunur. Allah insanın bu talebine elçiler ve kitaplar aracılığı ile karşılık verir. Bu Allah’ın insanı halife saymasının ve bizzat merhametin kaynağının kendisi oluşunun bir sonucudur.

İlerlemeci tarih anlayışına göre bugün, dünden daha iyi bir yerdeyiz. Soru basit: Hangi açıdan daha iyi durumdayız? Dün yaptığı hatanın bedeli olarak kendini değil kardeşini görüp onu öldüren Kabil varken bu gün her şey sulha mı erdi? Dün Cennete yerleştirilen insana ye iç ama şuna dokunma denildiği halde onu ihlal eden adamlar varken bu gün Allah’ın emirlerinin harfiyyen uygulandığı bir dünyaya mı uyandık? Hayır.

İnsan bilgi anlamında bir ilerleme kaydetmiş ama davranış ve tutum anlamında ciddi değişimler yaşamamıştır. Bu yüzden de yaşadığımız çağın en büyük açmazı, yaşadığı insanlık krizidir. “İnsan herşeyin ölçüsüdür” diyen Protogoras’tan “insan insanın kurdudur” diyen bir dünyaya uyandık. Bu iki insan tipine de isyan eden vicdanlı bir ses Mina’da veda hutbesinden yükseldi: “İnsan İnsanın emanetidir.” Çünkü İnananlar kardeştir. Çünkü insan kardeşine iyiliği emreder, kötülükten sakındırır. Çünkü onlara merhamet eden bir elçi gelmiştir. Çünkü onların ellerinde hidayet kaynağı olan bir kitap vardır. Çünkü onların önünde “anam, babam, canım sana feda olsun” diyecek kadar dinine bağlı sahabe örneklikleri vardır. İnsan tarihin her döneminde tarihsel veya dini kişiliği anlama ve tanıma noktasında üç yol izlemiştir.

1. Ya ona üstün, olağanüstü meziyetler yüklemek. Bu durum o kişiyi ilahlaştırmak seviyesine yükseltir. Ulaşılmaz bir varlığa dönüştürür. Böylece modelleme yapılamaz hale gelir.

2. Ya sıradan bir kişi seviyesine indirerek onu etkisizleştirir. Bu sıradanlık onun modellenmesine engeldir.

3. Ya da o kişiliği tarihsel zemininde değerlendirip, günümüze taşımak yoluna gidilmiştir.

Yaşadığımız bu çağda Müslümanların aklı bilerek isteyerek karıştırılmıştır. Rakip orduyu zayıflatmanın en kolay yolu liderin etrafındaki halkayı etkisizleştirmekle olur. Böylece lider açık hedef haline gelir, zayıflar ve nihayetinde tarihsel bir figüre dönüştürülür. Sahabeye dönük eleştiriler ve yaşanılan tartışmalar şu iki noktada düğümlenmektedir.

1. Sahabe, sahih dini anlayışını, ehl-i kitapla temas ederek ya da geldiği kültürel havzanın tortularını İslam dünyasına taşıyarak zedelemiştir.

2. Kişisel hırsları ve beklentileri, dini kisveye büründürülerek yanlış dini anlayışın oluşmasına zemin hazırlanmıştır.

Bu itirazlar ilk bakışta masum ve makul bir eleştiri gibi görülebilir. Fakat bu eleştiriler Peygamberimizin etrafını boşaltmaya dönük bir operasyona dönüşmüşse kırmızı alarm düzeyine geçilmesi gerekmektedir. Müslüman orta yolcudur. Övgüsü de eleştirisi de insaf sınırlarını aşamaz. Bir gün bir adam Peygamberimizin yanında birisini o kadar övdü ki Peygamberimiz “onun boynunu kestin/belini kırdın. Duyarsa iflah olmaz” buyurmuştur. Etrafımızda gördüğümüz, duyduğumuz ve

haberdar edildiğimiz bir takım görüntüler aracılığı ile Sahabe konusundaki yanlış tutumları eleştirmek, bir süre sonra Sahabeyi eleştirmeye dönüşmüştür. Sahabe eleştirilemez değildir. Eleştirirken yapıcı olmak önceliğimiz olmalıdır.

Sahabenin örnekliği üzerinden yol alabilirsek ve olumlu davranışlarını çoğaltabilirsek yolumuz aydınlanacak. Müslümanlar sahabe etrafında yaşanan tartışmalarda şu soruyu sormalıdır: Bu tartışmanın topluma bir faydası var mıdır? Tartışmanın yarattığı sisli ortam kimin işine yaramaktadır? Sahabe, Peygamberimizin etrafında pervane gibi dururken Peygamberimiz onlara sadece bir arkadaş muamelesi yapmamış İslam davasının hem müdafii hem de örnekliği olsun diye uğraşmıştır. Bugün yaşadığımız değer kayıplarının telafisinde sahabenin örnekliğini günümüze taşımak bir zorunluluk olmuştur. Adaleti Hz. Ömer, dostluğu Hz. Ebubekir, yumuşak huyluluğu Hz. Osman, İlmin kapısı olmayı Hz. Ali, Hayvan sevgisini Ebu Hureyre, Anti kapitalist bir dünya için Ebu Zer, Ticarette dürüstlük ve infak için Abdurrahman bin Avf, Eşine Sadakat ve vefa için Hz. Hatice, Engellilerin haklarını savunmak için İbn Ümmü Mektum, Muaz b Cebel, Yaşından büyük işlere kalkışan, gençliğin değerini anlatmak için Erkam, İslam davasının kadının da boynunun borcu olduğu ve bedel ödeyebildiği durumlar için Sümeyye… örnekliğini çoğaltmamız gerekmektedir.

Gençlerimizin ilgilerinin farklılaşmasına bağlı olarak tüketim ekonomisi, çevre, hayvan hakları, kişinin bedeni üzerinde yaptığı değişiklikler gibi meselelerde sahabe örnekliğini günümüze taşımanın ve bunu çoğaltmanın arayışı içerisinde olmalıyız.