HAYAT YOLCULUĞUMUZ VE KİTAP « Yazarlarımızın Yazıları
HAYAT YOLCULUĞUMUZ VE KİTAP

HAYAT YOLCULUĞUMUZ VE KİTAP

19 Nisan 2019
1195

Okumak bizim kültürümüzde saygın bir kavramdır. Okuyan kimseler takdir edilir, övülür; okuyanlarla övünülür. Kişi kendisi okumasa bile ilim tahsil edenleri, kitap okuyanları sever, onlara saygı duyar. Okumaktan maksat hem bir eğitim kurumuna devam etmektir hem de kitap okumaktır. Eğitim kurumuna devam edenin de okuyanın da ortak paydası kitaptır. Kitaba gösterilen saygı, ona verilen değer nedeniyle kitapla uğraşmak yani okumak bizde önemli bir fazilettir. Okumaya gösterilen bu saygının nedeni bizim toplumumuzun kitaba verdiği değerden kaynaklanır.  

Kitap bizim kültürümüzde önemlidir, değerlidir ve saygıya layıktır. Bu nedenle dilimizde kitapla olmak, kitaplı olmak, kitabın ortasından konuşmak ve kitaba başvurmak kitaba verilen değeri gösteren örneklerdir. Kitap bizim geleneğimizde gündelik hayatın en önemli figürüdür. Dinimizin kaynağıdır, dünya ve ahiret hayatımızın belirleyicisidir. Hâl böyle olunca kitap insanın hayattaki en önemli kılavuzu ve yol arkadaşıdır. Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim bizim söz ve davranışlarımıza olduğu gibi okumalarımıza da yön veren, çerçeve çizen bir kitaptır. 

Müslümanların hayat yolculuğundaki yol rehberi Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an’ın ilk emri de “Oku!” hitabıdır. Bu emir tam olarak şöyledir: “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alak suresi, 1. Ayet) Bu ayette okuması istenen varlık insan; insandan yapması istenilen şey ise Allah’ın adıyla okumaktır. Yani insanın okuma yolculuğundaki hedefi ve rotası Allah olmalıdır. Okumalarımız bizi Allah’a yönlendirmeliona yakınlaştırmalı ve yüzümüzü ona çevirmelidir. Bu emirde dikkatimizi çeken şey, neyin okunacağı sorusunun cevabının olmamasıdır. Buradan yola çıkarak şu sonuca varabiliriz:  

İnsan, kendisini Allah’a yöneltecek ve ona yakınlaştıracak her türlü kitabı okumalı, her türlü bilgiye ulaşmaya çalışmalıdır. Örneğin; Kur’an ayetlerini okuyup tefekkür ettiğimiz zaman Allah’a daha fazla teslim oluruz. İnsan vücudunu ve DNA’sını bize anlatan bir kitabı okuduğumuz zaman Allah’ın yaratma sanatı ve kudreti karşısında hayranlığımız artar, ona daha çok iman ederiz. Güneş, Ay, yıldızlar ve kâinatın işleyişini anlatan kitaplar aslında “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.” (Bakara suresi, 164. Ayet) ayetindeki hikmetleri bize açıklar. Kısaca fizik, kimya, biyoloji, astronomi, coğrafya, tarih, felsefe, sosyoloji ve psikoloji gibi ilim dallarının bize öğrettiği bilgiler Kur’an ayetlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Bunun yanında bu ilimlerin bize sunduğu bilgiler bizim Allah’ı daha yakından tanımamızı ve imanımızın artmasını sağlar. “…Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar…” (Fatır suresi, 28. Ayet) ayeti bilgi sahiplerinin Allah’a hakkıyla tanıyacaklarını ve ona karşı vazifelerini layıkıyla yerine getireceklerini ifade eder.   

Buraya kadar ifade etmeye çalıştığımız konularda anahtar kavram, faydalı bilgidir. İnsanın dünya ve ahiret hayatını kolaylaştıracak, ona her iki hayatta da iyilik ve mutluluk sağlayacak, onu Allah’a yakınlaştıracak her türlü bilgi faydalıdır. İslam dini bilgiye fayda açısından bakmış, bilginin insanın hizmetine ve faydasına sunulmasını istemiştir. Dolayısıyla okunan kitap, öğrenilen bilgi; kişinin ahlakını güzelleştirmeli, alışkanlıklarını olumlu yönde değiştirmelidir. Kitap ve bilgi, insanı kötü huylardan ve alışkanlıklardan uzak tutmalı, kişiyi anlayış ve nezaket sahibi yapmalıdır. Hz. Peygamberin dualarında Allah’tan faydalı bilgi istemesi bu açıdan anlamlıdır. 

Kur’an-ı Kerim’in “Oku!” emrini insanın dünya ve ahiret hayatına fayda sağlaması olarak anlayan Müslümanlar Hz. Peygamber döneminden itibaren her türlü bilgiyi önemli ve değerli gördüler.  

Bu anlayış nazarında tefsir, hadis, fıkıh ve akait okumak da tıp, biyoloji, astronomi, matematik, coğrafya, fizik ve kimya okumak da aynı derecede değerlidir ve faydalı bir meşguliyettir. 

Kur’an-ı Kerim’in “Oku!” emrinidünya ve ahiret hayatında fayda sağlamak şeklinde anlayan Müslümanlar Hz. Peygamber döneminden itibaren her türlü bilgiyi önemli ve değerli gördüler. Bu anlayış nazarında tefsir, hadis, fıkıh ve kelam okumak da tıp, biyoloji, astronomi, matematik, coğrafya, fizik ve kimya okumak da aynı derecede değerlidir ve faydalı bir meşguliyettir. Yani tefsir okumak da fizik okumak da insana dünya ve ahiret faydası sağlar, kişiyi Allah’a yakınlaştırır. Bilgiye yönelik bu bütüncül bakış açısı güçlü olduğu ve süreklilik arz ettiği müddetçe Müslümanlar eğitimde, bilimde, ahlak ve düşüncede, sanatta, siyasette ve teknolojide önemli atılımlar yaptılar.  Sadece astronomi ilmini örnek verecek olursak günde beş vakit namaz vaktinin, Ramazan ayının, imsak ve iftar saatlerinin belirlenmesi Müslümanlar için önemli bir ihtiyaçtır. Söz konusu ihtiyacın yanı sıra insanın içindeki merak dürtüsü ve “Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk suresi, 3, 4. Ayetler) ayetlerinin hikmetini öğrenme arzusu Müslümanları astronomiye yöneltti. Bu sebeple tarihte Müslümanların astronomi ilmine katkıları büyüktür. Kurulan ilk gözlem evleri, usturlaplar, bu alanda yazılan binlerce kitap ve üretilen teknolojik aletler bunlardan bazılarıdır.  

Kitaba, bilgiye yönelik bu bakış açısı zayıfladığı oranda Müslümanlar arasında bilgi ve düşünce kısırlığı, ahlak ve şahsiyet zayıflığı, bağnazlık, cehalet ve tembellik gibi sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bugün Müslümanların yeniden kendilerine gelmeleri ve insanlığa nefes olacak bir dirilişi gerçekleştirebilmeleri için zihinlerdeki bilgi ve düşünce anlayışını yeniden aslına döndürmek gerekir. Yukarıda bahsettiğimiz bakış açısını merkeze alan bir okuma seferberliğini çocuklardan ve gençlerden başlayarak tüm topluma yayabilirsek çok büyük bir atılım gerçekleştirmiş oluruz. Yaşadığımız hayat ve dünya şartları bizi bu yöne sevk ediyor. Farkında mıyız?